Geziler Yılı 63 [Semiramis Kanbak]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Babaannem"...
Sanırım 63 yılının yazıydı ve gezi ekibimiz 4 ü büyük, 6 sı çocuk olmak üzere tam 10 (!) kişiden oluşuyordu. Arabada önde, babamın yanında, ablamla dayım oturuyor, arkada iki yanda kucaklarında Aytun ve Baskın'la annem ile yengem, ortalarında da ben oturuyordum.
Tomris ve Aykut ise arabanın "arka mahalle" dediğimiz bagaj bölümünde yolculuk yapıyorlardı.
     
Arabanın üstündeki bagajda ise babamın Beypazarı'nda yaptırttığı çadır da dahil olmak üzere en az yolcu yükü kadar eşya yükü vardı. Allah'tan Çakır'ın motoru kamyon motoruydu da bu kadar yüke rağmen, gezimizi salimen tamamlayarak evimize dönebildik. Tabi zaman zaman bazı arızalar oldu ve yol üstündeki tamirhanelere uğramak zorunda kaldık ama bütün bunlar bizim keyifli gezimize gölge düşüremedi.
   
Bu kadar sıkışık bir vaziyette yaptığımız gezi boyunca kimse hâlinden şikâyet etmiyor, bilakis neşe içinde şarkılar, türküler söyleyerek yol alıyorduk. Arabamız bir yerde durduğunda bütün kapılar ve arka kapak açılıyor, içeriden boy boy, çoluk çocuk dışarı çıkıyorduk. Kendi hâlimize kendimiz de gülüyor, bizi görenlerin yüzlerinde beliren hayret ifadelerini yakaladıkça çok eğleniyorduk.
     
Akşamları genellikle, bu kalabalığın bir turistik tesiste konaklamasının getireceği mali yükü düşünerek, annem, yengem ve biz çocuklar çadırda kalıyor, yetişkin erkekler de, yani babamla dayım, arabada yatıyorlardı. Tabii zaman zaman bir otelde ya da pansiyonda konakladığımız da oluyordu ama bu nadiren böyle oluyordu. Bir akşam Denizli'de çamlık bir alanda çadırımızı kurmuş konaklarken gece yarısı bir araba dolusu sarhoşun geldiğini, bizim çok korktuğumuzu ve o gece babamla dayımın sabaha kadar uyumayarak nöbet tuttuklarını gezi sırasında yaşadığımız ender olumsuzluklardan biri olarak hatırlıyorum. Bir diğer olumsuz anım ise dayımın yolculuk boyunca arabanın açık penceresine yasladığı sağ kolunun güneşten feci şekilde yanması ve bunun sonradan büyük bir yaraya dönüşmesiydi.
     
Annemle yengem yemeklerimizi, yanımızda taşıdığımız piknik ocağı üzerinde pişiriyorlardı. Genelde öğle öğünlerimiz hafif şeylerden oluşuyor, ayaküstü bir şeyler atıştırıyor, esas yemeğimizi akşamları yiyorduk. Bir keresinde sanırım su iyice kaynamadan makarnayı tencereye atmışlar ve süzmekte de geç kalmışlardı ki makarna tencereden tek parça hamur halinde çıkmış ve biz çaresiz onu öyle yemek zorunda kalmıştık.
     
Gezip gördüğümüz yerler arasında Selimiye Camii, Aspendos Tiyatrosu, Efes Antik Kenti, Damlataş Mağarası ve Manavgat Şelalesi beni en çok etkileyen yerler olmuştu. Selimiye Camii'nin devasa kubbesine, mermer, çini ve ahşap süslemelerine, Aspendos tiyatrosunun olağanüstü akustiğine, Damlataş Mağarası'nın sarkıt, dikitlerine ve de havasına hayran kalmış, Efes Antik Kenti'ni dolaşırken kendimi zaman tüneline girmiş gibi hissetmiştim. Manavgat Şelalesi'nin güzelliği beni büyülemiş ancak burada babamın, bizim bütün itirazlarımıza rağmen, civarda biriken kalabalığın meraklı bakışları arasında yüzerek karşıya geçmesi esnasında çok heyecanlanmıştım.
     
Bir de Selimiye Camii'ni gezerken, bizi gezdiren görevlinin orada duran mermerden yapılmış ters dönmüş bir laleyi göstererek anlattığı bir öyküyü hatırlıyorum. Bir rivayete göre Mimar Sinan Selimiye Camii'ni inşa ederken çok ters bir adam olan Lale Paşa da onu kontrol için Saray tarafından görevlendirilmiş. Paşa, Sinan'a sürekli güçlük çıkarıyormuş. İnşaat bitmeye yüz tuttuğunda Lale Paşa, "Mutlaka buraya benim adımı yaşatacak bir işaret koyacaksın!" diye tutturunca Mimar Sinan hem onun isteğini yerine getirmek, hem de kendisine çektirdiklerini tarihe not düşmek için bu ters laleyi koymuş.
     
Serde gençlik olmasının ya da hayatımda ilk defa İstanbul ve Beypazarı dışına çıkıyor olmamın bunda etkisi var mıdır bilinmez ama bu geziden aldığım keyfi daha sonra yurt içinde ya da yurt dışında uçakla yolculuk yaparak, çok yıldızlı otellerde konaklayarak yapmış olduğum kimi gezilerde dahi almadığımı söylesem, sanırım abartmış olmam.

Anı dizisi, gelecek yazı olan,
"
Üniversite Yarışı" ile devam edecek.
Semiramis Kanbak

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN