Türkler Kendi Devletlerini Kaç Kere Yıktılar [Ömer Sağlam]

Gruplarımızda sansür uygulanmamaktadır. Yazım hatalarının düzeltilme sorumluluğu makale sahibine aittir.
Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan'ın, önce Filistin lideri Mahmut Abbas'ı, arkasından da Azerbaycan lideri İlham Aliyev'i karşılama töreni sırasında, sergilenen devlet tavrı, ister istemez Türklerin, tarih boşunca kaç devlet kurduğu sorusunu akla getirdi. Hatırlanacağı üzere; Tayyip Erdoğan, yeni sarayının merdivenlerine, Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan yıldız sayısı kadar adama, sözüm ona bu yıldızların temsil ettiği devletlerin askerlerinin üniformalarını giydirerek bir gövde gösterisi yaptı! Bu tantana üzerine pek çok kişi hem devlet sayısına, hem de kostümlere itiraz etti. Cumhurbaşkanlığı forsunun korunması şartına bağlı olarak, ben de itiraz edenlerdenim.

Biraz yarım ağızla da olsa itiraz edenlerden birisi, son dönemde yıldızı parlayan tarihçilerimizden Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'dur. Halaçoğlu diyor ki; "Atatürk, 1922’de İzmir’e giderken üzerinde 20 yıldız olan Cumhurbaşkanlığı forsunu kullandı. 1959’dan sonra fors (taki yıldız) sayısı 16’ya düşürüldü. Şah İsmail’in başında olduğu Safevi, Memlük, Karakoyunlular ile Uzun Hasan’ın başında olduğu Akkoyunlular devletleri de forsta olmalıdır. Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız cihanşümul’e (yedi cihana mal olmuş) 20 Türk devletini temsil etmiyor. Bu 4 Türk devletinin de forsa eklenmesi lazım. Temsili tören de buna göre dizayn edilmeli. Oradaki asker sayısı da 16’dan 20’ye çıkartılmalı.”(1)

Görüldüğü gibi Halaçoğlu'nun itirazı, tantanaya değil, daha çok yıldız sayısına. Yani Halaçoğlu, aynı zamanda Tayyip Bey'in uygulamasına destek verenlerden sayılır.

Atatürk'ün, İzmir'e girerken üzerinde 20 yıldız bulunan Cumhurbaşkanlığı forsunu kullanıp kullanmadığını bilemem. "Ortalıkta henüz Cumhuriyet yok iken ve Mustafa Kemal de henüz Atatürk ve Cumhurbaşkanı değilken nasıl böyle bir fors kullandı?" sorusunun cevabını herhalde tarihçi Yusuf Halaçoğlu biliyordur! Zira bilindiği gibi; Türk Ordusu 9 Eylül 1922 yılında İzmir'e girmiştir ve ordu İzmir'e girerken ortada ne cumhuriyet vardır, ne Cumhurbaşkanı, ne de Atatürk! Cumhuriyet, İzmir'in düşman işgalinden kurtarılmasından yaklaşık bir yıl sonra olmak üzere; 29 Ekim 1923 yılında ilan edilmiş, Mustafa Kemal Paşa da yine aynı tarihte Cumhurbaşkanı olmuştur. "Atatürk" soyadını ise "Soyadı Kanunu" nun çıkarıldığı 21 Haziran 1934 tarihinden sonra olmak üzere 24 Kasım 1934 tarihinde almıştır. Dolayısıyla; 9 Eylül 1922 tarihinde Türk Ordusu İzmir'e girerken Mustafa Kemal, sadece Mustafa Kemal Paşa ve TBMM Başkanı olarak da Türk Ordusu'nun Başkumandanıdır. Hepsi bu.

Ancak ne var ki; Mustafa Kemal Paşa'nın, "Eylül 1922'de İzmir'deki bir seyahatinde çekilen fotoğrafında, Mustafa Kemal'in otomobiline çekilmiş hâlde görülen bir flama vardır ve bu flama günümüzde kullanılan forsun bir benzeridir" şeklinde görüş bildirenler de bulunmaktadır bu ülkede. Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldız sayısı ise 1969 yılında, Akib Özbek isimli bir albayın yazmış olduğu kitaptaki bilgilerden hareketle belirlenmiştir.

Halaçoğlu'nun anlatmak istediği şey, galiba Mustafa Kemal Paşa'nın 1922 yılında İzmir'de kullanmış olduğu benzer bir flamadır. Onun 1959 olarak verdiği tarihi ise diğer birçok araştırmacı 1969 olarak vermektedirler.

Halaçoğlu'nun, "Memlükler, Safeviler, Akkoyunlular ve Karakoyunlular Devletleri de forsta yer almalıdır" şeklindeki görüşüne ise kesinlikle katılıyorum! Hatta ben bu sayının daha da arttırılabileceğine inanıyorum. ABD Bayrağı'nda 50 eyaleti temsilen 50 yıldız var ise, bizim tarihte kurduğumuz, sonra yine kendi ellerimizle yıktığımız bütün devletleri temsilen birer yıldızın forsa eklenmesinde bence de hiçbir sakınca yoktur.

Forstaki Devletler Neye Göre Seçildi?  
Öte yandan Cumhurbaşkanlığı forsunda temsil edilen devletler, acaba hangi kritere göre seçildi, doğrusu çok merak ediyoruz! Eğer, bu devletlerin seçilmesinde yegâne kriter "Türk Kimliği" ise, bakınız o forsta temsil edilmedikleri halde, Türk kimliği ve Türk karakteri, temsil edilen bazı devletlerden çok daha fazla tebarüz etmiş Türk Devletleri vardır tarihte. Yok eğer, bu konuda "Ayakta Kalma Süresi" belirleyici faktör ise, yine forsta temsil edilenlere kıyasla, temsil edilmedikleri halde, çok daha uzun yaşayan ve hatta çok daha etkin olan Türk devletleri bulunmaktadır tarihte. Burada küçük bir kıyaslama yaparak bu durumu kolayca gözler önüne serebiliriz aslında.

A) Forsta yer alan bazı Türk Devletleri:
- Avrupa Hunları          :  375-469     ( 94 yıl)
- Akhunlar                    :  420-552     (132 yıl)
- Büyük Selçuklular     : 1040-1157  (117 yıl)
- Harzemşahlar            : 1097-1231  (134 yıl)

B) Forsta yer almayan bazı Türk Devletleri:
- İskitler                                                        MÖ 8.yy-3.yy  (500 yıl)
- Birinci Bulgar Devleti                                 632-1018       (386 yıl)
- İdil Bulgarları (İlk Müslüman Türkler)      665-1391       (726 yıl)
- Türgişler (Türkeşler)                                 717-766          ( 49 yıl)
- Karluklar                                                     766-840          ( 74 yıl)
- Anadolu Selçukluları                                 1092-1243      (151 yıl)
- Kirman Selçukluları                                  1092-1230       (138 yıl)
- Eyyubiler                                                   1171-1341       (170 yıl)
- Memlükiler                                                1250-1517       (267 yıl)
- Akkoyunlular                                             1350-1507      (157 yıl)
- Karakoyunlular                                         1380-1469       (  89 yıl)
- Safeviler                                                   1502-1736       (234 yıl)
- Kacar Hanedanlığı (İran)                         1781-1925      (244 yıl)
...
Görüldüğü gibi; Cumhurbaşkanlığı Forsunda yer verilmemekle birlikte, tarihimizde kurulmuş ve çağlara damgalarını vurmuş birçok Türk Devleti daha bulunmaktadır. İrili ufaklı beylikleri ise saymıyoruz bile. Dolayısıyla; Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun teklifine iştirak etmekle birlikte, bunun çözüm olmayacağını ve forsa 4 tane yıldız daha eklenmesinin, bilimsel olmaktan çok, bir pansuman tedbir veya sansasyonel bir eylem olmaktan öteye gidemeyeceğini düşünüyoruz. İşte bu noktada, geçenlerde Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun'un yazmış olduğu bir yazıda dile getirdiklerine kulak vermenin faydalı olacağını düşünüyoruz.

"On altı devlet meselesi" başlıklı makalesinde; "Cumhurbaşkanlığı forsundaki on altı yıldızın tarihteki on altı Türk devletini temsil ettiği görüşü, Atatürk dönemine ait bir görüş değildir. İnönü ve Demokrat Parti dönemlerinde dahi böyle bir görüş mevcut değildi. On altı devlet görüşü 1969 yılında ortaya çıkmıştır. Bu görüşe ilk karşı çıkan Türkçü tarihçi Nihal Atsız olmuştur. Çünkü o daha 1941 yılında Çınaraltı dergisinde 'Türk Tarihine Bakışımız Nasıl Olmalıdır?' başlıklı bir yazı yazmış ve Sakalardan itibaren Türk devletinin bir devamlılık arz ettiğini, devletlerin değil hanedanların ve rejimlerin değiştiğini, Sakalardan bugüne kadar ana yurtta tek bir Türk devleti bulunduğunu ileri sürmüştür. Atsız’ın Türk tarihini 'sistemleştiren' bu görüşü Yılmaz Öztuna’nın Türkiye Tarihi’ne de yansımış, fakat Türk tarihçilerinin çoğu tarafından dikkate alınmamıştır. Ötüken dergisinin 1969 yılına ait 65. sayısında Atsız, sadece bu görüşüne uymadığı için değil, devletlerin rastgele ve ilmî esaslara dayanmadan seçilmesinden ötürü de '16 Devlet Masalı ve Uydurma Bayraklar' başlıklı ciddi bir eleştiri yazısı yazmıştır. Atsız’ın yazısına rağmen özellikle milliyetçi çevreler on altı devleti ve 'uydurma' bayraklarını benimsemişlerdir..."(2) şeklindeki görüşünü ortaya koyduktan sonra, yazısının ekinde şu teklifi yapıyor A.Bican Ercilasun:

"Atsız’ın hakkı var. Tarihçiler toplanıp Türk tarihini sistemleştirmelidirler."(3).

Ya Benimsin Ya da Kara Toprağın!  
Evet, bizce de Ahmet Bican Ercilasun'un hakkı var. Çünkü bakınız; geçmişte Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmış bir bilim adamı ile yine geçmişte Türk Dil Kurumu Başkanlığı yapmış bir bilim adamı bile bu konuda anlaşabilmiş değiller. Üstelik her ikisi de bizzat Büyük Atatürk'ün kendi elleriyle kurmuş olduğu iki önemli kurumun başkanlığını yapmışlar ve dahası her ikisi de Türk Milliyetçisi insanlar bunların. Birisi Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu, diğeri Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun.

Sahi siz tarihte kurulmuş onlarca Türk Devleti'nin nasıl yakıldığını zannediyorsunuz? Düşmanları tarafından mı? Hayır; oların tamamını yine biz yıktık! Hem de kendi ellerimizle! Niçin? İşte böyle; en küçük meselede bile yan yana gelemeyişimiz ve uzlaşma kültüründen uzak oluşumuz yüzünden! Bu gidişle, milletlerin yaşamında "çok yakın" sayılabilecek bir tarihte, 1923 yılında kurulmuş bulunan ve günümüzde şöyle elle tutulur tek Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni de yıkarsak hiç şaşırmayın. Hem de kedi ellerimizle.

Değil mi ki; Tayyip Bey, geçtiğimiz yıl Ermenilerden özür diledi, Ahmet Davutoğlu geçenlerde "Ermeni Diasporası bizim diasporamızdır" dedi, Ahmet Türk, Almanya'da, dedelerinin Ermenilere yaptıklarından dolayı nedamet getirip utandığını söyledi ve mevcut iktidar, bir terör örgütü ile müzakare masasına oturdu; şu halde böyle bir devletin ayakta kalması biraz zordur! Özetle; bize düşman gerekmez. Bu konuda biz bize yeteriz ve kendi kurmuş olduğumuz devleti hiç kimselere yıktırmayız; onu yine biz yıkarız efendiler! Tıpkı öncekiler gibi...




Ömer Sağlam

___________
1-http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/o-forsta-4-devlet-eksik-739962/,
2-http://www.yenicaggazetesi.com.tr/on-alti-devlet-meselesi-33356yy.htm,
3-Ahmet B.Ercilasun, agm


  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN