BOP Haritası ve Kâbe'deki Vinç Kazası [Ömer Sağlam]





Bilindiği gibi; geçtiğimiz hafta mübarek Cuma günü, Kâbe'nin dışındaki inşat alanında bulunan ve El-Kaide lideri Usame Bin Laden'in ailesinin sahibi olduğu Bin-Laden şirketler grubuna ait olduğu söylenen vinçlerden birisi, Mescid-i Haram ve dolayısıyla Kâbe'nin üzerine devrildi. Kazada, o sırada Kâbe'yi tavaf etmekte olan (Kâbe'nin etrafında dönülerek yapılan ibadet) yüz milyonlarca hacı adayından, aralarında vatandaşlarımızın da bulunduğu yüzlerce kişi öldü ve yüzlercesi de yaralandı. Allah'tan bir kez daha ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Konuya ilişkin düşüncelerimi, birkaç gündür zaten dile getiriyor ve okuyucularımla paylaşıyorum. O yazılarda özetle dedim ki; Mekke ve Medine'deki kutsal mekânlarda, çeyrek yüzyılı aşkın süredir genişletme adı altında bir rant çalışması yapılmaktadır ve bu sebeple, Müslümanlar tam çeyrek yüzyıldır, ölüm tehlikesi altında bu mekânlarda hac yapmaya zorlanmaktadır. Bu durum, büyük bir insan hakları sorunudur ve İslam Dünyası, bu konuya duyarlı olmak zorundadır. Mekke ve Medine, para gözlü Suud yönetiminin, tamamıyla para kazanma amaçlı keyfi tasarruflarına bırakılamaz...

Ancak bize göre Kâbe'de devrilen sıradan bir vinç değil, gerçekte bir örümcek ağından bile zayıf olan çürük Suudi zihniyeti ve İslam Dünyası'nın umursamaz tutumudur aslında. Kur'an'da gerek bu günkü Suudi yönetimi, gerekse Suudi yönetimine sessiz kalan İslam Dünyası'nın içinde bulunduğu durum, şöyle tasvir edilmektedir: "Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi"(Ankebût-29/41)

Kutsal İslam Devleti
Konuya duyarlı kişiler bileceklerdir ki; şu anda Ortadoğu'da ABD'nin başını çektiği Batı dünyası ve iddialara göre İsrail tarafından hazırlanan bir projenin hayata geçirilmesi için sinsice planlanmış pis ve kanlı bir savaş yaşanmaktadır. Başlangıçta BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) diye sunulan, arkasından GOP'a (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) tahvil edilen bu proje kapsamında, Kuzey Afrika'dan başlayıp, Basra Körfezine ve Arap yarımadasının güney ucuna kadar uzanan coğrafyada bulunan birçok ülkede yönetimler ve hatta rejimler değişti, bu kapsamda pek çok ülkede iç savaşlar çıkarıldı ve böylece batı, Mısır örneğinde olduğu gibi kendisine yakın yönetimleri bir bir işbaşına getirmeye başladı. Birçok ülke insanı ise hâlâ birbirini boğazlamakla, boğazlanmaktan korkanlar ise başka ülkelere kaçmakla meşguller ki; hemen her gün ülkelerinden kaçan bu insanların ya denizde batan bir teknede ya da bir TIR'ın dorsesinde havasızlıktan boğularak öldüklerine ilişkin haberler duyuyoruz.

Batılı süper güçler, bundan bir asır önce "Wilson Prensipleri" adı altında bölgede uyguladıkları taktiği, tekrar uygulamaya koymuşlardır. O zaman da aynısını yapmışlardı çünkü. O zaman da insanları önce birbirine düşürmüşler ve arkasından da sözüm ona arabulucu rolünde olmak üzere; bölgedeki insanları kendilerine mecbur bırakmışlar ve bu coğrafyadaki ülke sınırlarını kendileri çizmişlerdi. Elbette masa başında ve sûni olarak. Anlaşılıyor ki; bir asır önce çizdikleri sınırlarda tadilat yapma ihtiyacı duydular batılı süper güçler. BOP veya GOP işte bunun için devreye sokulmuş bulunuyor.

BOP haritasına göre; Suudi Arabistan da önemli ölçüde toprak kaybına uğruyor. Projenin Suudi ayağının en ilginç tarafı, Mekke ve Medine gibi iki kutsal şehir ile bu iki şehrin yakın çevresinin(Suudi Arabistan'ın dünyaya açılan en önemli kapısı ve en büyük ticari, sanayi ve liman kenti olan Cidde dahil), "Kutsal İslam Devleti" adıyla, bağımsız bir devlet olarak öngörülmüş olmasıdır.

Peki, Hıristiyan batının, İslam ile ve İslam'ın kutsal şehirleri ile ne işi var da bu bölgede bağımsız bir devlet kurulmasını öngörüyor? İşte zurnanın zırt dediği yer burasıdır. Çünkü, bugün gerek Mekke ve gerekse Medine'deki kutsal mekânları çevreleyen devasa oteller, batı sermayeli büyük otel zincirlerinin birer halkasıdır. Bu otellerin bir kısmı Sheraton, Hilton ve Intercontinental şeklinde isimlerini gizlemeye bile gerek duymadan faaliyetlerini sürdürürken, bir kısmı da farklı ve yerel isimler altında Arap girişimcilerle ortaklığa gitmişlerdir. Mekke ve Medine'deki ticari hayatı ise bütünüyle uzak doğu ülkeleri yönlendirmektedirler. Çin, Taiwan, Kore, Hindistan, Japonya meşeli ürünlerdir büyük ölçüde Mekke ve Medine'deki ticari hayata konu olan ürünler. ABD ve Batı dünyası izin vermese ve göz yummasa, bu ürünler zor girer Arabistan pazarına. Çünkü Suudi kralları, büyük ölçüde batının oyuncağı durumundadırlar. Cidde liman şehri ise, kutsal Mekke'nin hemen burnunun dibindedir ve yabancı ürünlerin Arabistan'a giriş kapısıdır. Yabancı sermayenin ve uluslararası önemli kuruluşların merkez üslerinden birisi de yine Cidde'de bulunmaktadır. Özetle; Türkiye için İstanbul neyse, Arabistan için de Cidde odur.

İşte gerek Mekke'deki Mescid-i Haram ve Kâbe civarında, gerekse Medine'de Mescid-i Nebevî çevresinde çeyrek asırdır devam eden rant çalışmalarını biraz da bu yönüyle açıklamakta fayda var. Yani Batı, Arabistan'ın petrol gelirlerinden sonra hac gelirlerine de göz dikmiş bulunmaktadır. Yoksa, hurma ve zemzemden başka, henüz paraya çevirebileceği çapta hiç bir değer yaratmayan ve binmiş olduğu 700 kişilik dev jumbojetleri bile hâlâ deve olarak gören Arap insanının, gerek kutsal mekânlardaki devasa yapıları, gerekse Basra Körfezi'nin batı sahillerinde yükselen dünyanın en büyük gökdelenlerini ve yapay adalarını yapmaları ne mümkün? Araplarda bu yapıları meydana getirecek akıl, bilgi birikimi ve teknoloji ne gezer? Bu yapıların tamamı batı ve batının yörüngesindeki uzak doğu teknolojileriyle hayata geçirilmiştir.

Batı, bugün senin petrol gelirlerini har vurup harman savurarak o devasa yapıları yapar, yarın da canı çekince, körfezde demirleyen uçak gemilerinden iki akıllı füze fırlatır ve bu binaları yerle bir eder ey petrol şeyhleri! 11 Eylül 2001 tarihinde, dünyaya yeni bir nizam vermenin bahanesi olsun düşüncesiyle kendi binalarını bile yerle bir etmekten çekinmeyen güç, senin binalarına mı acıyacak ey İbn-i Arap! Sahi sen, New York'ta yıkılan ikiz kulelerin, büsbütün satılık bir dallama olduğu bilinen Usame Bin Laden'in göndermiş olduğu üç buçuk kıçı kırık militanın yönlendirdiği iki kıytırık yolcu uçağının çarpmasıyla yıkıldığını mı düşünüyorsun hâlâ? Hayır; o binaların, ABD yönetiminin bilgisi dahilinde ve o binaların projesini yapanlarca veya projenin zayıf noktalarını bilenlerce içeriden yerleştirilen patlayıcılarla yıkıldığı kesine yakın bir bilgidir artık...





 


Ömer Sağlam

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN