Prof. Dr. Aziz Sancar Anıtkabir'de Dans mı Etmeliydi [Ömer Sağlam]




Ülkücü dostlarımız, o güne kadar adını ağızlarına bile almadıkları, şahsen ismini benim de hiç duymadığım Prof. Dr. Aziz Sancar, kimya dalında Nobel ödülünü alınca; "Aziz Sancar Ülkücüdür" diyerek ortalığı ayağa kaldırdılar! Neymiş efendim, Aziz Hoca, gençliğinde Beşiktaş Ülkü Ocakları'nın üyesi, hatta kurucusuymuş! Gerçi olabilir de... 

Hatta Aziz Hoca'nın Ülkü Ocakları Vakfı Başkanı Olcay Kılavuz'un düğününe çelenk gönderdiği bile söylendi bir dostumuz tarafından. Elbette bu da mümkündür. Eğer kendisine düğün davetiyesi gönderildiyse, nezaketen böyle bir davranış sergilemiş olabilir hoca. Çünkü fiziki görüntüsü bile hocanın, çok şeyleri aştığını ve kendisinin, çelebi ve nezaket sahibi bir insan olduğunu ele vermektedir. 

Ayrıca MHP yönetiminden "Aziz Sancarla gurur duyuyoruz" şeklinde açıklamalar yapıldı. Hatta MHP'li Oktay Vural, Aziz Sancar'ın TBMM Genel Kurulu'nda onurlandırılması  konusunda teklif bile verdi Meclis Başkanlığına. Meclis Başkanı İsmail Kahraman'a yapmış olduğu başvuruda şu ifadeleri kullanmış Oktay Vural:
"Türkiye'de bulunması münasebetiyle, milletimizin gururu Sayın Sancar'ın Türk milletinin irade ve egemenliğinin yegane tecelligahı olan TBMM'de, 15 Aralık günü TBMM Genel Kurulu'nda onurlandırılmasını temin edecek bir girişimde bulunulmasının çok anlamlı olacağını düşünmekteyiz.  Bu minvalde; aldığı Nobel Ödülü ile milletimizin gururu olan Sayın Aziz Sancar'ın, zatıalinizin girişimiyle, TBMM Başkanlığı ve TBMM Genel Kurulu tarafından Türk Milleti adına onurlandırılması hususunda yapılacak girişimin takdiri hususunu MHP Grubu adına saygılarımla arz ederim."
Ancak biz dedik ki; "Hocanın yakasını bırakın; lütfen hoca üzerinden kendinize pay çıkarmaya çalışmayın. Onun yetişmesinde ve bilimsel başarısında Ülkücü olmasının hiçbir katkısı olamaz. Hatta bu konuda Türkiye Cumhuriyeti'nin bile katkısı yoktur. Çünkü o çalışma şartlarının ve sunulan imkânların çok daha iyi olduğu ABD'ye giderek kendisini orada geliştirmiştir. Hocanın 'benim yetişmemde Atatürk Türkiye'sinin ve cumhuriyetin de etkisi olmuştur' sözü, tamamıyla nezaketen söylenmiş bir sözdür. Bu durum, ancak hocanın vatan ve milletperverliğiyle açıklanabilir. Dolayısıyla; onu belli bir gruba mensupmuş gibi göstererek, diğer toplum gruplarının hocaya olan sevgisini azaltmayın, diğer grupların tepkisini çekmeyin. Bize göre; hoca sadece belli bir grubun değil, bütün bir milletin ortak değeridir..." 

Ancak bizi dinleyen olmadı!
Peki sonunda ne mi oldu?
Prof. Dr. Aziz Sancar Türkiye'ye geldi, anayasa bakımından Türk Milleti'nin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanı ile arkasından da Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı ile görüştü, Atatürk'ün mozolesinde dua etti ve "Ben cumhuriyet ve Atatürk Türkiye'sinin çocuğuyum, bu ahlak ve terbiye ile yetiştim" diyerek almış olduğu Nobel Ödülü'nü Anıtkabir Müzesine bağışladı ve Türkiye'den ayrılıp gitti... 

Ne MHP Genel Merkezi'ni ve Bahçeli'yi, ne de Ülkü Ocakları Genel Merkezi ve başkanını ziyaret etti? Sadece düzenlemiş oldukları bilgi yarışmasına "Aziz Sancar" adını verdikleri için Ülkü Ocakları Vakfı Adana Şubesi Başkanı Yunus Uzunlular ve eşini nezaketen Ankara'da kaldığı otele davet ederek teşekkürlerini bildirdi. Yani tıpkı, muhtemelen kendisine düğün davetiyesi gönderen Olcay Kılavuz'un davetine çelenk göndererek icabet ettiği gibi, Yunus Uzunlular'a da bizzat teşekkür etti. Elbette çelebiliğine uygun biçimde... 

Prof. Dr. Aziz Sancar, esasen "Türkiye'de herhangi bir siyasi parti liderini ve bu partilerin gençlik örgütlerini ziyaret etmeyerek" bütün Türkiye'nin ortak değeri olduğunu bir kez daha göstermek istedi. Bu hareketiyle Aziz Hoca, sırtından nemalanmak isteyenlere de prim vermemiş oldu ve kesinlikle doğru bir tavır sergilemiş oldu. 

İlkokuldaki Yeminine Sadık Kalan Türk: Aziz Sancar
"Ey bu günümüzü sağlayan Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Ne mutlu Türküm diyene..." 

Aziz Sancar ile ilgili bir başka ayrıntı da şudur: Prof. Dr. Aziz Sancar, almış olduğu Nobel Ödülü'nü Anıtkabir Müzesine bağışlayarak ve ailesiyle birlikte Anıtkabir'de Atatürk'ün mozolesi başında Büyük Atatürk için el açıp dua ederek, ilkokul yıllarında etmiş olduğu yukarıdaki yeminine sadık kaldığını fiilen ve resmen herkese göstermiş oldu. Umarım Büyük Atatürk'ün ruhu da haberdar olmuştur onun bu güzel ve örnek hareketinden... 

Allah Anıtkabirde Büyük Atatürk'ün ruhu için yapmış olduğu duayı kabul etsin Aziz Hoca'nın. Allah kendisini, tıpkı adı gibi iki cihanda da aziz kılsın. Kendisine olan saygımız, Türkiye'de sergilemiş olduğu tavırdan sonra kesinlikle bir kat daha artmıştır. Zira Aziz Sancar, bu hareketiyle, hem Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir..." sözüne sadık kaldığını göstermiş, hem de bilimi ideolojiye kurban etme yanlışına düşmemiş, kendisini ısrarla bu yanlışa düşürmek isteyenlere de prim vermemiştir. 

Gelin görün ki; Aziz Sancar'ın her türlü titizliği sergilemesine karşın, sırf Anıtkabir'de dua etti diye sosyal medyada kendisine hakaret edenler ve sövenler var. İşte o aşağılık adamların yapmış oldukları yorumlardan bazıları:
-Prof. Dr. Sancar, sana Nobel alamazsın demedik ki. Bir daha Anıtkabir'e gelme.
- Nobel almışsın ama umurumuzda değil. Anıtkabir'de dua edemezsin. 
- Anıtkabir'de nöbet tutalım ve Sancar bir daha Ata'mızın huzuruna gelmesin. 
- Dua ederken hiç utanmadın mı Sancar Bey. Orası Anıtkabir. 
- 21 defa Anıtkabir'e gittim. Hiçbirinde dua etmedim. Kendimle gurur duyuyorum. 
-  AKP gittiği gün, bir daha Türkiye'ye gelemeyeceksin Aziz. 
- Gitmiş Anıtkabir'e dua ediyor. Fotoğraf olmasa inanmazdım. Yuh artık.

Yukarıdaki akıl dışı yorumları görünce, nedense Eski Refah Partili Şevki Yılmaz'ın kendisine "Arafat'ta zikir mi yaptınız?" diye soranlara vermiş olduğu o ünlü cevap geldi aklıma: "Arafat'ta zikir yapmayıp da dans mı yapacaktık?". 

Oysa bir Müslüman Türk evladının, başka bir Müslüman Türk evladının mezarı başında dua etmesinden daha tabii ne olabilir. Prof. Dr. Aziz Sancar orada dua etmeyip de sizin gibi alkış mı tutsaydı? Üç İhlas bir Fatiha'yı neden esirgiyorsunuz varlık sebebiniz olan Büyük Atatürk'ten, bire kansızlar, bire soysuzlar ve bire cibilliyetsizler. Allah, size de akıl fikir versin. Keşke Aziz Sancar, aklının zekâtını sizlere verip de gitseydi... 

İşte bu noktada Ülkücü dostlarımıza bir sitemim olacak; eğer siz sağda solda gelişigüzel olarak Aziz Sancar’ın Ülkücü olduğunu yazıp çizmeseydiniz, belki de Aziz Hoca, yukarıdaki yorumlara ve hakaretlere maruz kalmayacaktı ne dersiniz… 





Ömer Sağlam 

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN