Şampiyon ve Yıldızları [Günay Tulun]




Televizyonda üç yorumcu tartışıyor. Biri Beşiktaş biri Fenerbahçe biriyse Galatasaray taraftarı… Hepsi de öne çıkmış yorumculardan. Beşiktaşlı olanın adını vermemde sakınca yok. Turgay Demir!

İşte, o Turgay Demir bir öneri yapıyor.
Kelime kelime aynı olmasa da anlam itibarıyla şöyle:
“Futbol kulüplerinin şampiyonluk sayılarına göre uygulanan yıldız sistemi hatalı. Türkiye de futbol son 60 yıldır oynanmıyor ki, çok daha önceden başladı. Onlar da değerlendirmeye alınmalı.”

Fenerbahçeli yorumcu, çoğu zaman yaptığı gibi fazla düşünmeden itiraz ediyor. Bu itirazın, tuttuğu takımın aleyhine olduğunu fark ettiğindeyse sözünden dönemeyip mevcut durumu savunuyor. Ona göre, hesaplama dışı tutulan liglerin yanlışı, üç büyük ilin takımları arasında yapılmış olması… Bu özellik, o liglerin ulusal olmasını engelliyormuş.

Galatasaraylıysa “Sen öyle düşünüyorsun diye”yle başlayan sert cümlelerle Turgay Demir’e yükleniyor.

Oysa öneri, hem hakkaniyet içeriyor hem de bugünkü yanlış uygulamaya göre mantık dolu… İtirazcıların bende bıraktıkları izlenim:
“Başka kulüpler aramıza girmesin.”

ANLAŞILMASI ZOR BİR SAV
Programda oluşturulan; “ulusal nitelik taşımak için üç il takımının yetmeyeceği, daha çok il takımı olması gerektiği” savı; Türk futbolunun oldukça geniş bir bölümünü yaşayan benim gibileri rahatsız eder.
Biraz araştırma yapanlar da aynı kanıya kapılır. “Şu dönemin maçları ‘üç ilin takımıyla yapıldığı için’ ulusal değildir.” yorumlarıyla “Şu dönemin maçları ‘üçten çok il takımıyla oynandığı için’ ulusaldır.” yorumları hem yanlış hem de yanıltıcıdır. Üstelik; üç il denenlerin bir kısmında daha fazla il, ulusal denenlerin bir kısmındaysa en fazla üç il vardır.

YILDIZ UYGULAMASI HANGİ KADEMEDEN İTİBAREN BAŞLATILMALI
Bu işin doğrusu, sistemin ulusal nitelikteki yarışmalara yansıtılması şeklinde. Bu yarışmalar, lig ya da eleme usulüyle yapılabilir. Ulusal nitelik birden fazla bölgenin katılımıyla sağlanabileceği gibi dönemin özelliğine göre, tek bölgenin katılımıyla da sağlanabilir.

Yerel nitelikli amatör ve profesyonel ligler için de farklı bir uygulama yapılabilir. Bu düşünce, sporun hedeflerle dolu yoluna katkı sağlar.

YILDIZ UYGULAMASI HANGİ YILDAN İTİBAREN BAŞLATILMALI

Daha öncesinin olduğunu iddia edenler olsa da ağırlıklı olarak, futbolun; Türkiye’de ilk kez 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren oynanmaya başlandığı söylenir. Oyun, genel kurallar açısından gelişigüzeldir. Bu gelişigüzel dönem, tabii ki, yalnızca tarihsel bir gerçek olarak dikkate alınmalı ama yıldız sistemi dışında tutulmalıdır. Yıldız sistemi, “Futbol Federasyonu”nun kuruluşundan itibaren başlatılmalıdır.

GELİN, YILDIZ HESAPLARINI BİRLİKTE YAPALIM
Kulüpleşmenin başlamasından bir süre sonra, Türk sporunun belli kurallarla yönetilebilmesini sağlamak için bir araya gelen 16 kulüp, "Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı"nı kurar. Tarih 14 Temmuz 1922'dir. Ardından, bu kez de futbolun disipline edilmesi amacıyla 1 Ocak 1923 günü “Futbol Heyet-i Müttehidesi” kurulur. 21 Mayıs 1923 günü 26. Üye olarak FIFA'ya, kabul edilen bu birlik, günümüzdeki “Türkiye Futbol Federasyonu”nun ta kendisidir.

Gelin, hep birlikte, Türkiye’deki kulüplerin yıldız sayılarını ilgili şampiyonaların başlığı altında tek tek sayalım.

TÜRKİYE FUTBOL ŞAMPİYONASI
Türkiye Futbol Federasyonu’nun kuruluşundan sonra yapılan ulusal nitelikli futbol yarışmalarının ilki 1924 yılında yapılır. Sonuncusuysa 1951’dedir. Türkiye Futbol Şampiyonası olarak adlandırdığımız bu şampiyona, bazı etkenler yüzünden ancak 16 kez yapılabilmiştir.

Futbolumuzun, 24 Eylül 1951'de profesyonelliğe geçmesinden sonra yalnızca amatör takımların katıldığı bir şampiyona niteliği kazandırılan bu yarışın şampiyonlarıyla onların şampiyonluk sayılarını, bugünkü isimlerine ve alfabetik sıraya göre şöyle sayarız:
Ankara Demirspor 1, Beşiktaş 2, Eskişehir Demirspor 1, Fenerbahçe 3, Gençlerbirliği 2, Göztepe 1, Harbiye 1, Harp Okulu 2, İstanbulspor 1, MKE Ankaragücü 1, Muhafızgücü 1…

MİLLÎ KÜME
Türkiye Futbol Federasyonu’nun kuruluşundan sonra yapılan ulusal nitelikli futbol yarışmalarından ikincisi de “Millî Küme”dir. 1936-1937 sezonunda başlatılmış; 1943'e değin “Maarif Mükâfatı”, 1944'ten sonra da “Eğitim Mükâfatı” adıyla düzenlenmiştir. Sonuncusu 1950’de oynanan “Millî Küme”nin sezon sayısı 11’dir.

Alfabetik sıralamayla bu yarışın şampiyonları ve şampiyonluk sayıları:
Beşiktaş 3, Fenerbahçe 6, Galatasaray 1, Güneş (İstanbul) 1…

Güneş Spor Kulübü; 1933 yılında “Ateş-Güneş” adıyla kurulmuş, “Ateş” sözcüğü Atatürk’ün ricası üzerine sonradan kaldırılmış, 1937-38 sezonunda hem “Millî Küme” hem de “İstanbul Futbol Ligi”nde şampiyon olmuş, ertesi sezonsa ligi önde götürmesine rağmen, ani bir kararla yöneticileri tarafından feshedilmiştir. Ankara’daki Güneş Kulübü’yle ilgisi yoktur.

FEDERASYON KUPASI
Türkiye Futbol Federasyonu’nun kuruluşundan sonra yapılan ulusal nitelikli futbol yarışmalarından üçüncüsü “Federasyon Kupası”dır. “Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası”nda Türkiye’yi temsil edecek takımı saptamak amacıyla 1956-57 sezonunda başlatılmış, son kez 1957-58 sezonunda yapılmış ve “Millî Lig”in başlatıldığı 1959 sezonunda son bulmuştur. Toplam sezon sayısı 2’dir.

İlk Federasyon Kupası’na 32, ikincisineyse 38 takım katılmıştır. Her iki sezonda da şampiyon olan Beşiktaş, birinci şampiyonluğunda “Futbol Federasyonu”nun adını geç bildirmesi sonucu kupaya katılamamış, dolayısıyla da Türkiye ancak ertesi yıl temsil edilebilmiştir.

Federasyon Kupası’nın 1962 sezonundan bu yana uygulanmakta olan ve adı sırasıyla “Türkiye Kupası, Federasyon Kupası, Türkiye Kupası, Fortis Türkiye Kupası, Ziraat Türkiye Kupası” adıyla yapılmakta olan yarışma sistemiyle ilgisi yoktur.

TÜRKİYE SÜPER LİGİ
“Federasyon Kupası”nın yerine tesis edilen ve hâlen devam etmekte olan ulusal nitelikli futbol yarışmasıdır. İlk kez 1959 yılında 8’erli iki grup üzerinden düzenlenmiştir. Artık tek grup üzerinden yapılmaktadır.

Bölüm başlıklarıyla verdiğim önceki ulusal futbol yarışmalarına, farklı illerin takımları da katılmıştır. “Türkiye Süper Ligi”yse önce; Ankara, İstanbul ve İzmir’in futbol kulüpleriyle başlatılmıştır. Şampiyonanın üçüncü sezonu olan 1960-61’de, bir Adana takımı olan Demirspor da lige alınmış, onun küme düşmesi üzerine bir süre daha bu üç ilin takımlarıyla oynanmıştır.

Kullanıldığı yıllara göre; Millî Lig, Türkiye 1. Futbol Ligi, Türkiye Süper Ligi, Turkcell Süper Ligi, Sportoto Süper Ligi adlarıyla anılan bu yarışın şampiyonları ve şampiyonluk sayıları alfabetik olarak şöyledir:
Beşiktaş 12, Bursaspor 1, Fenerbahçe 19, Galatasaray 20, Trabzonspor 6…

YILDIZ HESABININ SONU
Anlattığım tüm ulusal nitelikli futbol yarışmalarının toplamı, 2015-16 sezonu itibarıyla 87’dir. Bu yarışmalar sonucunda şampiyonluk kazanan takımların adları ve şampiyonluk sayıları alfabetik sıraya göre şöyledir: Ankara Demirspor 1, Beşiktaş 19, Bursaspor 1, Eskişehir Demirspor 1, Fenerbahçe 28, Galatasaray 21, Gençlerbirliği 2, Göztepe 1, Güneş (İstanbul) 1, Harbiye 1, Harp Okulu 2, İstanbulspor 1, MKE Ankaragücü 1, Muhafızgücü 1, Trabzonspor 6…

FUTBOL DENİNCE UZUNCA BİR SÜRE AKLA NEDEN ÜÇ İL GELDİ
Futbolun uzun yıllar tüm yurt sathına yayılmamasının baş nedenlerinden biri; cahil olmasına rağmen kendisini şeyh, din bilgini, tarikat büyüğü olarak kabul ettirmiş nüfuz sahiplerinin propagandaları ve dinini, Allah ikramı olan Kur’an-ı Kerim yerine bu tür insanlardan öğrenmeye çalışan kesimlerin yozluğudur.

O fikirler; Ankara, İstanbul, İzmir gibi en büyük illerimizde de ön plana çıkarılmaya çalışılmış, buna karşın, Anadolu’nun içe dönük yaşamaya alışmış bölgelerinde olduğu kadar başarılı olamamıştır.

Türkiye’nin birçok kentinde; “Ayak topu oynamak Peygamber Efendimizin başına tekme atmak demektir.” ve “Futbol oynarsan Kerbela’da kafası kesilerek şehit edilen Hazreti Hüseyin’in başıyla oynamış olursun.” sözlerini çocukluğumda çokça işittim. Kendilerini sağ eğilimli kabul eden siyasal parti ve iktidarlar da bu konuyu bazı bölgelerde sürekli kaşıdı bazı bölgelerdeyse görmezden geldi.

Aynı terane, son otuz beş yıldır, eskisinden çok daha güçlü bir şekilde hortladı. Son yirmi yıldır da hem bu teraneyi kullanan kesimler genişliyor hem de futbolumuz gelişiyor. İlginç ama dikkat çekici bir çelişki…

ÖNERİM VAR
Türkiye'de bugüne dek ulusal nitelikte 87 şampiyona yapılmış. O 87 şampiyonada 15 değişik kulüp şampiyon olmuş. Bunlardan dördü, her beş şampiyonluğu için verilen yıldızları onurla taşıyor. İçlerinden Güneş SK 1938 yılında ligler oynanırken feshedilmiş, Muhafızgücü SK 1981'de kapatılmış, Harbiye ise Harp Okulu adıyla hâlâ bazı organizasyonlarda boy gösteriyor.

Özetlersek; Ankara Demirspor, Bursaspor, Eskişehir Demirspor, Gençlerbirliği, Göztepe, Harp Okulu, İstanbulspor ve MKE Ankaragücü varlığını sürdürmekte... Bu takımlardan Harp Okulu toplam 3, Gençlerbirliği 2, diğerleriyse 1'er kez şampiyon olmuşlar. Olmuşlar ama "Türkiye Şampiyonlukları"nı formalarında taşıma olanak ve onurundan yoksun bırakılmışlar.

Bu haksızlığı gidermek için önerim şu:
Her şampiyonluk, formaların sağ ya da sol koluna; öndeki yıldızlardan farklı renk ve boyutta yıldız konulması suretiyle ilan edilir. Şampiyonluk sayısı 5 olunca, daha önce kola konulan yıldızlar kaldırılarak onların yerine göğüs kısmına o 5 şampiyonluğun tümünü simgeleyecek tek yıldız konur ve bu iş böylece sürüp gider.

Muhafızgücü'nün şampiyonluk belgesiyse "Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Müzesi"ne konulmak üzere ilgilisine teslim edilir. İlgililer ne yapar bilmem ama işin doğrusu, kolu yıldızlı bir formanın da o belgeyle birlikte müzeye konması...

Hepsi bu!..

Şampiyonluk Yıldızları: (1) En üst profesyonel ligde şampiyon olmuş
kulüpler, her 5 şampiyonluk için bir yıldız takma hakkına sahiptirler.
(2) Yıldızlar, kulüp logosu üzerinde yer almalı ve 2,5 cm. çapında
olmalıdır. [
TFF Sportif Ekipman Talimatı, madde 16]


Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN