Atatürk Çarpsın ki Bu Film Washington Yapımıdır [Ömer Sağlam]

15 Temmuz'dan sonra, tarihinde ilk defa olmak üzere; Ankara'daki Ak Parti Genel Merkez Binası'na dev bir Atatürk posteri asılmış. Allah Allah, rüyamda görsem inanmazdım. Ancak rüya değil, gerçek; vallahi billahi de asılmış. İyi de olmuş, üstelik çok da yakışmış. Neydi kardeşim o "Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” ve "İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor." şeklindeki gereksiz çıkışlar.

Ak Partililer, sadece binalarına Atatürk posteri asmakla kalmadılar, "Demokrasi Nöbeti" veya "Demokrasi Şöleni" adı altında meydanlarda yapılan mitinglerde 10.Yıl Marşı'nın çalınmasına da müsaade ettiler. Sadece bunlar mı, hayır; AK Partililer, Grup Başkan Vekili Naci Bostancı'nın TBMM Genel Kurulu'nda yapmış olduğu çağrı üzerine, CHP'nin 24 Temmuz 2016 günü İstanbul Taksim'de yapmış olduğu mitinge de katıldılar.

Sıra Andımızda!
İnşallah bu görüntüler birer takiyye değildir ve devamlılık arz eder. Zira Ak Partililer 15 Temmuz'daki silahlı tedhiş hareketi ile şu gerçeği bir kere daha acı bir şekilde anladılar ki; mecbur kaldıklarında sığınacakları insanlar, ne Hamas mensupları, ne İhvan mensupları ne de Barzani'nin adamlarıdır. İster CHP'li olsun, isterse MHP'li olsun bu ülkenin insanlarıdır. Yani toptan necip Türk Milleti'dir.

Dolayısıyla, AKP yöneticileri, en az Hamas, İhvan ve KDP(Barzani'nin Partisi) liderlerine gösterdikleri saygı kadar olsun CHP ve MHP liderlerine saygı göstermek zorundadırlar. Doğrusu; geçtiğimiz yıllarda AKP mitingine katılan Halit Meşal, Muhammed Mursi ve Mesut Barzani'nin yerinde Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin oturduklarını görmek isterdik. Ancak olmadı işte. Elbette bu konuda her iki tarafın da kusuru var. Bu noktada, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu'nun Beştepe'ye gitmelerini ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın da bu iki lider aleyhine açmış olduğu davalardan feragat edeceğini açıklamasını yerinde buluyoruz. Hükümete tavsiyemiz, en kısa zamanda "ANDIMIZ"ı tekrar uygulamaya koymasıdır.

Türk Milleti Atatürkçüdür
A&G Araştırma şirketi müdürü Adil Gür açıkladı geçtiğimiz akşam ve şöyle dedi "Türk halkının yüzde elli sekizi kendisini Atatürkçü olarak tanımlıyor. Kimisi kendisini Atatürkçü ve laik olarak tanımlıyor, kimisi Atatürkçü ve milliyetçi olarak, kimisi Atatürkçü ve sosyal demokrat, kimisi de Atatürkçü ve muhafazakâr. Hepsinin ortak vurgusu Atatürk'tür..." dedi.

Dolayısıyla ey millet ve ey insanlar, şunu kabul edin artık; Türk Milleti Atatürkçüdür. Çünkü Atatürk, bu milletin ortak değerlerinden birisidir. Siz her ne kadar kabul etmiyor ve inkar ediyor görünseniz de sonunda "tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır" hesabı, geleceğiniz ve sığınacağınız yer bu milletin ortak değerleridir. Çünkü Atatürk'ün, Atatürk ilke ve inkılaplarının da aralarında bulunduğu bu ortak değerler üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti sınırları üzerinde yaşıyor ve siyaset yapıyorsunuz.

AKP İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati'nin 29.07.2016 gecesi CNN-TÜRK'de yayınlanan "Türkiye'nin Gündemi" programındaki sözlerini bu noktada çok anlamlı buluyoruz. N.Nebati özetle ve anlam olarak şöyle dedi program sırasında: "Atatürk, ezan ve bayrak bu milletin ortak sembolleridir. 15 Temmuz'dan sonra herkes bu ortak sembollerle meydanlara çıktı. Biz de binamıza Atatürk posteri astık. Çünkü, bu olay üzerine herkes siyasi düşüncesini bir tarafa atarak ortak sembollerle kendini ifade etti. 15 Temmuz'dan sonra minarelerden sala verilmesi de aynı anlama gelmektedir..."

Sen Ne Büyükmüşsün Hey Atatürk!
Öteki mahalleden gelip beriki mahallede kendisine yer edinen ve iyi de eden Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan'ın "Sen ne büyükmüşsün hey Atatürk" başlıklı yazısı, aslında öteki mahallenin yaşadığı çelişkileri yansıtması bakımından oldukça enteresandır.

Bülent Arınç'ın tabiriyle ve tıpkı benim gibi "Haylaz İmam-Hatiplilerden" olan Ahmet Hakan Coşkun'a, günaydın veya yeni mi aklın başına geldi şeklindeki demode laflarla cevap vermeyelim. Belki de hiç duymadığı küçük bir fıkra ile cevap verelim.

Birisi aşırı kaderci, birisi de akılcı olan iki arkadaş konuşuyorlarmış. Kaderci olan iki de bir "Allah büyüktür, Allah büyüktür" deyince diğeri dayanamamış ve şöyle terslemiş arkadaşını:
-"Allah büyüktür, Allah büyüktür. Peki Allah doksanın kıtlığında küçük müydü?"

Yani demek istemiş ki; Allah her zaman büyüktür. Ancak çalışmayınca, saksıyı çalıştırmayınca hiç kimseye bir şey vermez.

Ahmet Hakan'a sözümüz şudur; Sayın Hakan, Atatürk sadece 15 Temmuzdan sonra büyük değildir, her zaman büyüktü. Şunu bilin ki; bu millet 15 Temmuz günü Atatürk'e, Atatürk ilke ve inkılaplarına yapmış olduğu ihanetin bedelini ödemiştir! Siz kalkar, "Dindar nesil yetiştireceğiz" diyerek, eğitim sistemini içinden çıkılmaz hale getirirseniz, bürokrasiye liyakat yerine sözüm ona dindarlığı esas alarak şekil vermeye çalışırsanız, YAŞ toplantılarında irtica sebebiyle ihraçları engellerseniz, varacağınız sonuç işte budur. O sonuç, dinci FETÖ duvarına toslamaktır!

15 Temmuz tarihli "Darbe" Filmi Amerikan Yapımıdır!
18 Temmuz 2016 tarihinde yayınlanan "YANKEE YOUR BOYS THİS TİME COULDN’T SUCCEED" yani "Yanki sizin oğlanlar bu sefer başaramadılar" başlıklı yazımızda, 15 Temmuz Darbe girişiminin bir Amerikan yapımı darbe olduğunu şu satırlarla dile getirmiştik:
"15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece yaşananların, Amerikan yapımı çakma bir darbe girişimi olduğunda kuşku yoktur...Kim ne derse desin, Amerikan yapımı bu çakma darbede bilinçli olarak görev alanlar ile bu darbenin başarılı olacağına inanarak can ve mal kaybına sebep olanlar da en az planlayıcılar kadar alçaktırlar, namussuzdurlar, şerefsizdirler. Tarih bu melunları asla affetmeyecektir. Bunlar, tarihin alçaklar, hainler ve namussuzlar listesinde çoktan yerlerini almışlardır."(1)

Özetle; biz, adına ister darbe girişimi deyin, ister kalkışma deyin, isterce iç savaş çıkarma provası deyin ve isterse silahlı tedhiş hareketi deyin, ne derseniz deyin, içimizdeki sezgilere ve tarihsel tecrübelerimize dayanarak, bu hadisenin, ABD'nin başının altından çıktığını söyledik kardeşim. Hem de darbeden sadece 3 gün sonra. ABD'nin geçtiğimiz aylarda Türkiye'deki vatandaşlarını güvenlik açısından sürekli olarak uyarması ve bu uyarıların sonuncusunu Haziran sonlarında yapması da bizim böyle bir tahmin yapmamızda etkili olmuştur.

Dünkü tarih (28 Temmuz 2016) itibarıyla bütün Türkiye öğrendi ki; 15 Temmuz günü bu ülkenin seçilmiş hükümetine, seçilmiş cumhurbaşkanına ve laik demokratik düzenine karşı yapılan darbe girişimi, gerçekten de Amerikan yapımı imiş! Zira önce ABD Merkez Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Joseph Votel, arkasından da ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, 15 Temmuz günü sahneye konulan oyunun figüranlarının kendi müttefikleri olan askerler olduğunu itiraf ettiler. "Darbe girişimi sonrası tutuklanan askerler, ABD ordusunun yakın müttefikleri idiler. Birçok Türk liderle ve askeri liderlerle ilişkilerimiz var. Sanıyorum bazıları şu anda hapiste. Gelecekteki ilişkilerimiz adına endişeleniyorum" şeklindeki sözler, General J.Votel'e, "(Türkiye'deki) pek çok muhatabımız ya uzaklaştırıldı ya da tutuklandı." şeklindeki sözler ise James Clapper'e aittir.(2)

FETÖ-PKK İşbirliği
PKK terör örgütü, 15 Temmuz'u takip eden günlerde saldırılarına ara vererek beklemeye başladı. FETÖ'nün darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine de terör saldırılarına tekrar başladı. Bu da gösteriyor ki; her iki terör örgütü birbiriyle diyalog ve yakın ilişki içinde. Amaçları da aynı; ülkemizi bölmek!

Esasen biz, bu konuyu yıllardır dile getirenlerden sayılırız. Çünkü FETÖ'nün, Kuzey Irak'ta ilkokuldan üniversiteye varıncaya kadar okullaştığını, okul sayısını 30'un üzerine çıkardığını ve bu okullarda ileride kurulması düşünülen Büyük Kürdistan için eleman yetiştirdiğini öteden beri yazıp duruyoruz bu sütunlarda. Unutulmasın ki; AKP 2002 yılında hiç beklemediği biçimde tek başına iktidara gelince yetişmiş eleman sıkıntısı çektiği için bu terör örgütüne yaklaştı ve bu örgütün elindeki yetişmiş kadrolardan istifade etmek istedi. Elbette terör örgütü olduğunu bilmeden! Daha doğrusu, eli silahlı terör örgütü olduğunu ve gerektiğinde silaha başvurabileceğini bilmeden. Zira görüldü ki; kendisini "Hizmet Hareketi" olarak isimlendiren STK görünümlü bu terör örgütü de tıpkı ABD'nin orta doğuyu dizayn ederken kullandığı diğer terör örgütleri gibi, 15 Temmuz'da eline silah almaktan ve bu silahları kendi vatandaşına çevirmekten çekinmeyecek kadar acımasız ve gaddar bir örgütmüş! AKP iktidarı bu gerçeği çok pahalı bir şekilde test etmiş oldu sonunda! Allah beterinden saklasın ve ülkemize böyle bir acıyı bir daha yaşatmasın.

Ünlü kamuoyu araştırmacısı Adil Gür'e göre 15 Temmuz'da yaşananlar, darbe değil, iç savaş çıkarma ve sonunda ülkeyi bölme girişimidir. 28 Temmuz gecesi CNN-TÜRK'de yayınlanan "Türkiye'nin Gündemi" programında şu anlamda laflar etti Adil Gür: "15 Temmuz'da yaşananlar bir darbe girişimi değildi. Darbenin de bir raconu vardır. Bu doğrudan doğruya ülkeyi iç savaşa sürükleme ve bölme girişimiydi. O gece PYD ve IŞİD militanlarının da Türkiye sınırına gelerek bekledikleri ve girişimin başarılı olması halinde sınırdan içeri gireceklerine dair bilgiler var elimizde..." Adil Gür'ün bu sözleri; programın diğer konukları olan Balyoz mağdurları Em. Tüma. Semih Çetin ve Em. Kur. Albay Ali Türkşen tarafından da en azından sükut edilerek tasdik edilmiştir program sırasında.

Şahsen biz de aynı görüşteyiz. 15 Temmuz eylemi bir darbe girişimi değil, ülkede bir iç savaş çıkarmayı ve bölmeyi amaçlayan silahlı bir tedhiş eylemidir. Yani darbeden çok daha tehlikeli bir eylem özelliği taşımaktadır. Zira ne 1960 askeri darbesinde ne de 1980 askeri darbesinde devletin en stratejik merkezleri, uçaklarla ve helikopterlerle bombalanmamıştır. TBMM'ye yapılan bombardıman, aslında laik demokrasimizi ortadan kaldırmayı amaçlayan sembolik bir eylem taşımaktadır. Ülkemize ve milletimize tekrar büyük geçmişler olsun...


 Ömer Sağlam
______________

1-http://www.turkishnews.com/content/2016/07/22/darbe-imamdan-istihbarat-enisteden-ucaklar-diyarbakirdan/ 
2-http://www.dunyabulteni.net/manset/372185/abdden-darbe-itirafi-tutuklananlar-muttefikimizdi 

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN