Filmlerde Hz. Muhammed'i Canlandırmak Günah mıdır [Ömer Sağlam]




Şu sosyal medya, iyiye kullanıldığında gerçekten etkili bir bilgi edinme ve iletişim aracıdır. İyi bir facebook kullanıcısı olarak, şahsen bunun çok faydasını görüyorum. Bazen abuk sabuk ve çoğu cinsel içerikli sapıkça mesajlara muhatap olsam da, sosyal medyanın son derece faydalı olduğunu düşünüyorum ben.

Mesela dün akşam başlayıp, bu sabah da devam eden oldukça faydalı bir bilgi alışverişinde bulunduk arkadaşlarla. Y.E isimli dostumun paylaşmış olduğu bir mesaj etrafında güzel bir tartışma yaptık arkadaşlarla ki; bu tartışma kesinlikle televizyonlarda yapılan çoğu tartışma programından çok daha faydalı ve seviyeli idi. Bu tartışmayı sizlerle de paylaşmak isterim izniniz olursa:
Ben: Arkadaşım Y.E. "Karalama kampanyası işe yaramış. Boş salonlara gösteri yapan Hz. Muhammed filmi 3. haftayı görememiş. İran filmi ne de olsa, izlenirse iman gider elden." şeklinde bir yorum yapmış sayfasında. Bence alakası yok! Zira (Çağrı filminden hareketle söylüyorum) "günahtır" diyerek Hz. Muhammed'i deve ve asa ile, Hz. Ali'yi ucu çatallı kılıçla (Zülfikâr) anlatan bir sinema filmini, kim izler ki. Sahi filmlerde Hz. Muhammed'i ve Hz. Ali'yi canlandırmak günah mıdır? Günahsa neden?

Y.E: İmanınız elden gider, Şii propagandası, gitmeyin diye yazanları unutmayalım. Yani alakası var.

N.E.Ç: Öyle ya.

Ben: Bir film izlemekle gidecek iman, zaten iman değildir Y. Bey. Böyle bir iman, boşuna kalplerde yer işgal etmesin, def olup gitsin! Lafın burasında Bektaşi'nin ünlü sözü geldi aklıma; "Şu abdest ne çürük bir şeydir yahu, bir osurukta bozuluyor"

Y.E: Tabi ki haklısın.

Ben: Hıristiyanlar, Hz. İsa'nın resmini yapıyorlar, heykelini dikiyorlar, "Hz. İsa'nın Çilesi" örneğinde olduğu gibi filmini çekiyorlar. Bütün bunlara karşılık, dünyadaki Hıristiyanların toplam sayısı 2.2 milyar. Bunların hiçbirisine izin vermeyen Müslümanların toplam sayısı ise en kaba rakamla 1.5 milyar. Anlaşılıyor ki; devlet yapıları ve ekonomileri gibi Gâvur'un imanı bile bizden daha güçlü. Utanmamız gerekiyor İslam Dünyası olarak...

E.P: Hıristiyanlığın İslam'dan önce yayılması için en az 600 senesi var. İmanla değil insanla ilgisi var. İnsan yapısı/yaradılışı gereği inanamaz. Hz İsa'ya bile ölüleri dirilten mucizeler gösterdiği halde ömründe 12 havari inanmıştır. İman ise kuvvetli inanç demektir. İslam'da TEBLİĞ müessesesinin harekete geçmesi için ÖRNEK-ŞAHİT ve MÜJDECİ olmak gereklidir Ömer Bey.

Ben: Mübeşşiran ve nezîrâ...

H.Ç: Bence günah olmamalı...Çağrı filminde Arabistan koymayın demiş, güya peygamberi seviyorlar gibi ...Bence sevmiyorlar uzun hikaye.

Ben: Ellerinden gelse kabrini yıkacaklar. Ne var ki; o kabir üzerinden para kazanıyorlar.

Ben: Aşağıdaki haberde yer alanlara bakılırsa; yapılan eleştirilerin hemen tamamı dini delillere değil, politik argümanlara dayalı olarak yapılmış. Bu eleştirilerden benim anladığım; Hz. Peygamber'i bedenen canlandırmanın dini açıdan hiçbir sakıncası yoktur. Bu konudaki tereddütler daha çok, (Kur'an-ı Kerim; Haşr 59/24, Âl-i İmrân 3/6, Âraf 7/11 gibi Allah'ın yarattıklarına şekil vermesini anlatan, dolayısıyla yaratılanlara şekil verme yetkisinin sadece Allah'a ait olduğu anlayışından hareketle) resim ve heykele karşı çıkanların ve bu tür sanatları bir nevi putçuluk olarak yorumlayanların, çıkarmış oldukları yaygaralardan kaynaklanmaktadır. Türk Sineması'nın Hz. Muhammed'i konu alan bir film yapmasını ve Hz. Peygamber'in bir Müslüman Türk aktör tarafından canlandırılmasını, böyle bir projede figüran olarak bile olsa rol almayı ah ne çok isterdim. Mesela benden iyi bir Abdullah b. Ümmi Mektum olabilirdi (http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-37822507)

Z.Ö: Çağrı filminde de Hz. Peygamber ve Hz. Ali gösterilmiyordu ama film çok sevilmişti, milyonlar tarafından izlenmişti. Hala da izlenmektedir. Başka nedenler olmalı...

Ben: Evet; ancak yine de Hz. Peygamber'in bir asa ve deve ile anlatılması doğru değildir Z. Bey kardeşim. Asa deyince Hz. Musa akla gelir malum. Asa bir peygamberlik alameti değildir. Dolayısıyla, bu tür malzemelerin peygamberlerin ortak alameti gibi sunulması yanlıştır. Öte yandan asa, çobanlık çağrıştırmaktadır. Hz. Peygamber'e çoban nazarıyla bakmak ise yanlıştır. Hz. Peygamber, belki bütün Anadolu çocuklarının küçüklüklerinde yaptığı gibi koyun gütmüş olabilir. Ancak kendisini ömrü boyunca çobanlık etmiş gibi sunmak ve kabul etmek hatadır. Esasen Hz. Peygamber, 1400 senedir maksatlı olarak anlatıla gelen şekilde birisi de değildir bana göre. O, Mekke'de aristokrat bir ailede doğmuş, ancak zenginlerin maliyetine katlanabileceği şekilde Arapların özünü teşkil eden Bedevi kültürünü ve asıl Arapçayı öğrenmesi için çölde (Badiyede) yaşayan süt anneye verilmiş, amcalarının yanında küçük yaşta ticareti öğrenmiş, gençlik yıllarında "Hılful Fudul" isimli bir cemiyetin kurucuları arasında bulunarak, bu örgütün A takımında yer almış ve bu sıfatla Mekke'de asayişi sağlamaya çalışmış ve bu sıfatla, yani bu gençlik teşkilatının gücünü arkasına alarak Kâbe hakemliği yapmış, 20'li yaşlarda ticaret kervanlarını yönetecek çapta ticari tecrübe edinmiş ve kervan sahibi de olan Hz. Hatice'nin mallarının idaresini, yani bir anlamda Ceoluğunu üstlenmiş ve bu zengin kadınla evlenmiştir. Peygamberlik geldikten sonra da inzivâi bir hayat yaşamayıp, tamamıyla toplumun içinde yer almış, sosyal aktivitelere katılmış, ordular yönetmiş, devletler arası ilişkileri yönlendirmiştir.

Bize göre; "Çağrı" filminin çok beğenilmesinin en önemli sebeplerinden birisi, sahasında ilk olması, en azından bazı sahnelerinin (mesela Kuba Mescidi'nin yapılması sahnesinin ve savaş sahnelerinin) gerçeğe yakın olması ve iyi aktörler tarafından oynanmasıdır. Zira "Çağrı" deyince akla gelen figür, Hz. Hamza rolünü oynayan Anthony Quinn'dir.

Görüldüğü gibi (benim anlatımıma göre) ortaya tamamen farklı bir peygamber tablosu çıkmaktadır. Bütün bunların üstünü örterek, O'nu bir deve ve asa ile anlatmak, tarihi gerçeklere aykırıdır. Hz. Peygamber (Medine'de kalacağı evin tespiti konusunda) bir devenin hareketine uygun olarak karar ermiştir öyle mi? Yok yav...

Z.Ö: Katılıyorum.. Peygamber de bir insan olarak insanlar içinde yaşamış..Ashab-ı Kiramın görüp tanıdığı bir yüzü gizlemenin anlamı nedir, ben de anlamam.

Ben: Hz. Ali'nin amcaları olan Hz. Hamza ve Hz. Cafer'i canlandır, Hz. Ali'yi canlandırma! Bu ne ikiyüzlülük, bu ne akıl dışılık. Kur'an'ın yasakladığı bir sürü haltı işle, ancak Kur'an'a abdestsiz dokunmayı ve bel hizasından aşağıda tutmayı günah say. Bu ne dangalakça bir yaklaşımdır. 




Ömer Sağlam

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN