Demokrasi ve Kişisel İktidar [Tamer Uysal]






Bugün büyük sermaye, çokuluslu şirketler, Yeni Dünya Düzeni’nin aktörleri emekçilere hak vermek gibi bir dert taşımıyorsa hiç kuşkusuz bundaki paylardan biri savaşla, krizle beslenen liberal anlayış ve merkez soldaki arayıştır. 1929 bunalımında ortaya sürülen Keynesyen sosyal politikalar, emekçilere ufak tefek haklar vererek fordist kitle tüketiminin devamını sağlayankapitalizmin krizden çıkış için bulduğu bir çözüm, kapitalist sistemin kriz dönemindeki bir aşamaydı.

Sosyal refah devleti dediğimiz türden yaklaşımlar geçici bir liberal politika aracı olmaktan öte bir şey değildi. Günümüzde Post-Fordist üretime geçen kapitalist üretim ekonomisi çok uluslu şirketler kanalıyla geniş coğrafyaya yayılarak emeğin gücünü parçalamış, dağıtmıştır. Emek niteliksizleştirilmiş ve ucuzlaştırılmış, örgütlü emeğin gücünü ise yok etmeye çalışmaktadır.
Merkez sol ve işbirliği ise burjuvaziye karşı zafer kazanılacağını sanmak safdilliği idi. Birkaç fırsatçının, çıkarcının ekmeğine yağ sürmekten öte yapılanların tekrarını denemekten başka bir işe yaramayan fasit dairedir.

Emekçi hakimiyetinin bir biçimi olan halk demokrasisini yozlaştırmakta oportünist revizyonizminin katkısı ve işlevi açıktı: Burjuva toplumunun temellerini sağlamlaştırmak ve sürekli kılmak…

Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi oportünizmin bilimsel sosyalizmi tahrif etmede başvurduğu yöntemleri ülkemizde etraflıca ilk ele alan 1968 önderlerinden Mahir Çayan’dı (Kesintisiz Devrim 1-2-3 tezleri). Çayan oportünistlerin başvurdukları başlıca iki yöntemi şöyle açıklıyordu: Ya marksist sözleri çarpıtmak ya da Marksist-Leninist tezleri zaman değişti diyerek yanlış yorumlayarak revize etmek. Türkiye Devrimci Hareketi’nin mirasını baz almayan ve proletaryanın konumuyla sınıfsal çelişkilerini görememek düzen solunun yanılgısıydı.

Dünya savaşı öncesi kapitalizmin dünyayı getirdiği nokta ortadaydı. Hatırlayalım. Fransız şirketleri Fransa halkının varını yoğunu Almanya’nın tröstlerine peşkeş çekmişti. Bu tröstler Hitlerin hizmetine koşmakta hamarat davrandılar. Öte yandan Fransız burjuvaları işçi sınıfını sol burjuvazinin yedeğine aldılar ve kullandılar. Sol oylara gözünü diken Fransız burjuvazisi sosyalist Millerand’a hükümette yer vermiş ancak Millerrand’ın işçilerle ilgili hiçbir önerisini dikkate almamıştı. İşçilerin burjuvazi tarafından kullanılması ve Millerandcılık sosyalist enternasyonalde büyük tartışmalara yol açmıştır.

Fransız şirketlerinin ve Alman parababalarının desteklediği Hitler’in ilk hedefi komünistlerdi. Sonra da sosyal demokratlar oldu. Jacques Duclos’un 1962’de yayımlanan “L’avenir De La Democratie (Demokrasinin Geleceği)”ndeki deyişiyle (Kerem Kurtgözü 1987’de Demokrasi ve Kişisel İktidar adıyla çevirmiş): “Tarih, ömürleri boyunca devrimden sözetmiş, ama onunla karşı karşıya kalınca da sırt çevirmiş olan sosyal demokratları hiç unutmayacaktır”.

Alman demokratlar daha ileri görüşlü olmayınca faşizmden ve Hitler’in yaltakçılığını yapanlar kazandı. Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg’un sonunu ise Alman sosyal demokratlarının tutuculuğu hazırlamıştır. Eğer sosyal demokratlar burjuvazi ile işbirliği yapmasaydı Almanya ve Dünya faşizm belasına bulaşmayacaktı.

Kapitalizmin özgürlük savına karşılık kapitalist düşünür Sismondi 1815’te kapitalist düzenin çelişkilerini dile getirmiştir. Serbest rekabetin, denge ve koşullarda eşitlik yaratmamış, servetin belli ellerde toplanmasına, tekellerin ortaya çıkmasına, bunun sonucunda aşırı tüketime, bunalımlara yol açtığını itiraf etmiştir.

1789 Fransız İhtilali feodaliteye karşı emekçi halkla birlikte düzenlenmesine karşılık, ihtilal sonrası emekçi kitleler kenara itilip burjuva sınıfı yanında feodalitede ezilen köylülerin durumuna sokulmuştu. Oysa Fransız İhtilalinden yüz yıl önce İngiltere’de ortaya çıkan devrim monarşinin sınırlandırılmasına dönük burjuvaziyle küçük toprak sahiplerinin işbirliği ile gerçekleşmişti. İngiliz İşçi Partisi’nin sosyal demokrat lideri Blair’in sendikaları çağdaş olmamakla suçlayan ve monarşiye destek veren tutumunun ne kadar gerici olduğu görüldü. Sınıf mücadelesini inkar eden ama solculuktan sözeden dünün Fransız solcularının bugünün Avrupalı ırkçı “yeni sol”cularından farkı yoktu.

Lenin, “Halkın Dostları Kimlerdir ve Sosyal Demokratlara Karşı Nasıl Mücadele Ederler?” adlı kitabında başta Çernişevski olmak üzere bütün devrimciler için halk köylülerdi demektedir. Toprağı işleyen, toprağın gerçek sahibi köylüler…

Onlar Rus proleteryasının öncülüğünde gerçekleşen 1917 Ekim Devrimi’nin önemini kavrayamamışlar, kapitalist devletlerin eşitsiz gelişmesi ve emperyalistler arası rekabet koşullarında, emperyalist zincirin en zayıf halkasını koparmak olanağını daha sonra bundan doğacak tüm sonuçlarla birlikte farketmiş ve Marksizmi zenginleştirmiş olan Lenin’in gözüpekliğini anlayamamışlardır. 1917 Ekim Devrimi’ne kadar Rusya’da verilen mücadele, toprağa sahip olmayan köylüler dışındaki sınıftan toprağı almak ve toprağı gerçek sahibine yani toprağı işleyene, köylülere geri vermekti. Sosyalizme ve işçi sınıfına dünya mücadeleler tarihindeki yerini veren Marx’tan sonra, pratik duruşunu iade eden de Lenin’in düşünceleri olmuştur.

Ülkemizdeki duruma gelince… Türkiye’nin merkez solcu demokratları da gerici oportünizmin tuzağına düşmüşlerdir. İrili ufaklı birçok sosyal demokrat olarak kendini tanımlayan oluşum kuyrukçusu oldukları burjuva düzen partilerinin arkasından nal toplamaktadır. Bunlar taklit ettiklerini itiraf etmekten kaçınmayan oluşumlardır.

Halen çeşitli arayışlar içinde bulunan Deniz Baykal şöyle diyor; “CHP, 3.dünya solcusu konumunda değildir. Liberal ve serbest Pazar ekonomisinden yanayız. Biz çağdaş, ekonomik bir sosyal partiyiz. İngiltere’yi Hollanda’yı, Fransa’yı sosyal demokrat başbakanlar yönetmiyor mu?” Deniz Baykal 8 Eylül tarihli Milliyet gazetesinde sosyalist enternasyonale üye olduklarını hatırlatıyor ve Avrupa sosyal demokrat partilerinin yaşadığı demokratik açılımı yaşadıklarını söylüyor ve ekliyor; “Bir evrim geçiriyoruz. Türk toplumu da artık feodal, içine kapanık bir toplum olmaktan çıkıyor. Biz de değişiyoruz.”

Şimdiye kadar devrimcilere ve sosyalistlere karşı verilmiş en ödünsüz muhalif girişimlerde öne çıkan Ecevit’in partisi DSP’de ise ihraç edilen milletvekili Erdal Kesebir, DSP’nin ağaların, beylerin, varlıklıların partisi olduğunu ve parti üzerinde aile hegemonyasının bulunduğunu itiraf etmişti.

Cumhuriyet gazetesinin 19 Haziran 1997 tarihli yazısında Taner Berksoy sosyal demokratlarla ilgili gerçeğin altını çiziyor ve bir reçete sunuyordu:

“Avrupa’da sosyal demokratların özellikle ekonomik çözümlerinde ve buna koşut olarak ürettikleri söylem ve eylemlerinde merkeze kayan bir anlayışı seslendirerek başarıya ulaştıkları biliniyor. Bu eğilimin dozu farklı ülkelerde farklılaşıyor kuşkusuz. Ama genel doğrultunun bu yönde olduğu konusunda önemli bir uzlaşmazlık yok. Avrupa’dan bir rüzgar geliyor, ama bunun solu, merkeze itici bir etki taşıdığının da ayrımında olmak gerekiyor.”…

Türkiye’nin kısaca merkez solunun içinde bulunduğu kriz ile çıkmaz işte budur.





Tamer Uysal

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN