Hz. Ali Kelle Avcısı Değildir [Ömer Sağlam]

 
Yukarıdaki başlığı taşıyan aşağıdaki yazımı geçen sene bugün (8 Ocak 2016) yayınlamışım facebook sayfamda.
Ancak bizim ahali az okuyan çok bakan türünden olduğundan fazla rağbet etmemiş yazıya.
Bir yılda almış olduğu beğeni sayısı 11, yorum sayısı 6.
"Satranç oynayanlar lanetlenmiştir, onları seyredenler de domuz eti yemiş gibidirler. Böyle boş zamanlarda satranç türü oyunlar oynayacağınıza, zikirmatikler var tık tık atıyor. Elinize onlardan alın sübhanallah dilerek zikir çekin.." fetvasını duyunca, nedense o yazıyı tekrar yayınlama gereği duydum birinci sene-i devriyesinde.
Umarım faydalı olur.

Yazı şöyle:
Bugün bizim camide vaaz veren vaiz efendi şöyle diyordu:
Hz. Peygamber, başlangıçta kabir ziyaretlerini yasaklamıştı, sonra müsaade etti.
Ölüler, kendileri adına sizin gönderdiğiniz hayır hasenattan haberdar olurlar.
Ölülerinizin bedduasını almayın, çünkü ölünün bedduası dirinin bedduasından çok daha tesirlidir!
Hz. Ali bir gün atıyla şehir dışından gelmiş, bindiği at çok yorulmuştu.
At Peygamber'e şikayette bulundu.
Diyeceksiniz ki; at konuşur mu?
Eğer Allah isterse at da konuşur, taş da.
At Hz. Peygamber'e dedi ki;
-"Ey Allah'ın Rasulü, Ali beni çok yoruyor; uzak mesafelere gidiyor, sonra da aynı mesafeden geri şehre dönüyor. Bu sebeple çok yoruluyorum. Ali'yi uyar da, beni daha az yorsun..."
Hz. Peygamber, atın bu şikâyetini Ali'ye söyleyince, Ali şu cevabı verdi:
-"Ey Allah'ın Rasulü, sefere çıkınca akşama mutlaka eve dönmek istiyorum. Müşriklerin ve kâfirlerin bana zarar vermelerinden korkuyorum. Onun için de haliyle çok mesafe kat etmek zorunda kalıyorum..."
Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a) Hz. Ali (Kerremallahu Veche)ye dedi ki;
-"Gece eve dönmek için geç kaldığında mezarlıklara gir, orada misafir ol. Onlar seni korurlar"
Hz. Ali bir seferinde şehre dönmek için geç kaldığında Hz. Peygamber'in tavsiyesine uydu ve bir mezarlığa dönüp yattı.
Yattığında, yanı başındaki kabirde azap çeken adamın çektiği azaba şahit oldu.
Adama dedi ki;
-"Hayırdır hemşerim, ne derdin var?"
Adam şöyle cevap verdi;
-"Ya Ali, benim falanca yerde oturan bir oğlum var. Yapmış olduğu işlerden dolayı sürekli azap çekiyorum..."
Hz. Ali, bunun üzerine ertesi günü adamın oğlunu buldu ve hemen kellesini aldı!
Başka bir zaman yine aynı kabrin yanına gelip yattığında adam Hz. Ali'ye dedi ki;
-"Ya Ali sen ne yaptın? Oğlum arada sırada benim adıma bazı küçük hayır işleri de yapar onun için başımda küçük bir idare lambası sürekli yanar dururdu. Sen onu büsbütün söndürdün..." 

Evet; Diyanet'in camisinde bugün böyle bir vaz verdi bizim vaiz efendi!
Adam Karadeniz şivesiyle konuşuyordu ve yaşı da bir hayli ileriydi.
Ben caminin alt katında olduğum için üst katta vaaz veren adamı şahsen göremedim.
Ancak sesinden oldukça yaşlı birisi olduğu anlaşılıyordu.
Esasen bu adam sık sık vaaz veriyor bizim camide.
Belli ki; ya emekli bir vaiz ya da müftü.
Şimdi bu adamın söylediği sözlerin hangisini, neresinden düzeltelim!
Evet; mezar ziyaretleri konusunda vermiş olduğu bilgi doğrudur; ancak Hz. Peygamber bu yasaklama ve izin verme işini kendisi bizzat yapmayıp, konuya ilişkin Kur'an ayetleri gereğince yapmıştır(1).
Bunun dışında, Allah Hz. Peygamber'e hayvanlarla konuşup anlaşma yeteneği vermemiştir. Bu sebeple Hz. Ali'nin atının, Hz. Peygamber'le konuşması külliyen yalandır, İsrailiyattır. Kur'an'a göre; Allah, peygamberlerden sadece Hz. Süleyman'a, hayvanlarla, cinlerle ve rüzgârla konuşma yeteneği vermiştir(2).
Hem madem Allah'ın istemesiyle at dile gelmiştir, neden şikayetini doğrudan Hz. Ali'ye değil de, Hz. Peygamber'e iletmiştir!
Oysa vaiz efendi atı konuşturmak yerine, konuya ilişkin rivayeti, "Hz. Peygamber, Ali'nin altındaki atın yorgunluktan bitap düştüğünü ve ter içinde kaldığını görünce Hz. Ali'ye dönüp şöyle dedi..." şeklinde aktarsaydı, çok daha mantıklı olurdu.

Öte yandan, ölülerin dirilerle ilişki kurması, onlarla konuşması, onlara beddua etmesi ve dirilerin gaibi bilmesi Kur'an'a aykırıdır.
Bu, Hz. Ali de olsa böyledir, Hz. Peygamber de olsa böyledir.
Gaibi sadece Allah bilir(3).
Yine ölülerin dirilere hiç bir faydası dokunamaz.
Bu sebeple, Hz. Peygamber'in Ali'ye "Mezarlıklarda yat, onlar seni korurlar" demesi akla ziyan bir durumdur.
Ölülerin, dirileri koruma veya dirilere engel olma yetenekleri olsaydı, bugün kabristanlar işgal altında olmazdı.
Özellikle, esrarcıların, ayyaşların, hırsızların, tinercilerin ve balicilerin mekanları olmazdı.

Bugün Çanakkale'ye gidin kendi gözlerinizle görün; Çanakkale şehitlerinin kemikleri oraya buraya saçılmış durumdadır.
En küçük eşelemede, en küçük bir yol açmada veya selde toprağın altından kemikler fışkırmaktadır!
Allah'ın "Ölümsüzdür" dediği şehitler bile, bırakın dirileri korumayı, kendi kemiklerini bile koruyamıyorlar dış etkenlerden!
Hz. Ali, öyle araştırma ve yargılama yapılmadan kendi keyfine göre kelle uçuracak bir kelle avcısı gibi göstermek kimin haddinedir?
Esasen İslam'da "yargısız infaz" yoktur.
Hele de bu adam, Hz. Ali gibi ilmin ve hâyânın sembolü bir adamsa.
Aksini savunmak, EL KAİDE ve onun türevleri olan IŞİD'e, El-ŞABAB'a, EL-NUSRA'ya, BOKO HARAM'a, ayrıca FETÖ'ye ve PKK'ya destek vermekten başka hiç bir anlam taşımaz.
Dolayısıyla bizim vaiz efendi, düpedüz Hz. Ali'ye bühtanda bulunmuştur bugün.
Atatürk ise işte bu türlü din algısına, din yorumuna ve din adamlarına karşı çıkmıştır.
O sebepledir ki; İslam'ı bu türlü anlayan ve anlatanların hücumuna ve hışmına uğramıştır Cumhuriyet tarihi boyunca.
Elbette en çok da öldükten sonra... 


Ömer Sağlam
______________
1- Bkz. Tekâsür Sûresi.
2- Örn. bkz. Kur'an-ı Kerim, Sebe/12-14, Neml/16-28, Saad/36-38, Nahl/18.
3- Bkz. En'am/59, Neml/65


  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN