Tacik Asıllı Özbek'miş Hast... [Ömer Sağlam]


REINA saldırganının milliyeti ve tâbiyeti en sonunda kesinleşti; Tacik asıllı Özbekistan vatandaşı!
Hatırlayın lütfen; Uygur asıllı Özbek denildi, Uygur asıllı Kırgızistan vatandaşı denildi, hatta Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak da bir televizyon kanalında katılmış olduğu programda "Muhtemelen bir Uygur ama uyruğu hususunda şimdi bir şey söylemek istemiyorum" şeklinde açıklamalar yaptı.
Ben bile fotoğrafından hareketle "Hazara asıllı Afganistan vatandaşı da olabilir" şeklinde tahminde bulunmuştum sosyal medyada.
Afganistan'ı tutturduk ama vatandaşı kısmını tutturamadık biz; çünkü adamın Afganistan'da terör eğitimi aldığına ilişkin haberler yansıdı medyaya.
Adamın kimliği hakkında tahminlerin yapıldığı gün aklıma bir fıkra gelmişti; ancak bir türlü anlatamamıştım.
Madem Emniyet, adamı canlı olarak yakalama başarısı gösterdi ve gönüllerimizi fethetti, şu halde bu fıkrayı gönül huzuru ile anlatabiliriz artık:
Ormanlar kralı aslan ferman buyurmuş ve "bütün hayvanlar ormanın meydanında toplansın, tanışma merasimi yapacağız" demiş.
Bu ferman üzerine bütün hayvanlar meydanda toplanarak tek tek kralın önünden geçmeye ve kendilerini tanıtmaya başlamışlar.
Sıra katıra gelmiş ve katır kendisini takdim edince aslan,
-"Katır ne demek lan? Senin anan kim, baban kim oğlum?" diye sormuş.
Katır;
-"Kralım, benim anam at, babamsa eşektir. Onun için bana katır derler" demiş.
Aslan düşünmüş, erkek eşekle kısrağın cinsel birlikteliğini gözünün önünde canlandırmış ve sonunda kendi kendine "olabilir" diyerek "geç!" demiş katıra.
Arkasından kurt köpeği huzura gelip kendisini takdim edince aslan ona da sormuş;
-"Ne demek lan kurt köpeği? Bir hayvan ya kurt olur, ya da köpek?"
Kurt köpeği cevap vermiş;
-"Kralım benim babam kurt, annem ise köpektir. Onun için bana kurt köpeği derler"
Aslan katır için yaptığı kıyaslamayı erkek kurt ve dişi köpek için de yapmış ve "olabilir" diyerek kurt köpeğine de "geç!" demiş.
Sıra deve kuşuna gelmiş ve deve kuşu aslanın önüne gelip kendisini takdim edince, aslan hiçbir şey sormadan zihninde deve ile kuşu yan yana getirmiş, ancak bu ikili arasında hiçbir cinsel yakınlık kuramamış ve daha sonra da deve kuşunun kendisini makaraya sardığı kanaatine vararak;
-"Hastir lan!" demiş.

Tacikler

REINA saldırganı, Tacik asıllı Özbek'miş; hastir lan!
Aslına bakılırsa; ırken Türk değil, direk Fars kökenlidir bu alçak.
Hem de Alamut Kalesi'nin artıklarından!
Zira Alamut Kalesi'nde üstlenen ve muhtemelen çoğunluğu Fars kökenli olan Haşhaşiler de az çektirmemişlerdi Selçuklu Devleti adıyla örgütlenen Türk Milleti'ne.
Bilindiği gibi Tacikler, bugün çoğunluğu Afganistan'da ve Tacikistan'da yaşayan Fars asıllı bir ulusturlar.
Bir İran dili olan Tacikçeyi (Tacikistan Farsçası) konuşurlar, ancak İran'ın aksine çoğunluğu İslam'ın Sünni yorumuna mensupturlar.
REINA saldırganı örneğinde olduğu gibi, Orta Asya ve Kafkasya'da yaşayan uluslara mensup teröristlerin, İslam'ın bir çeşit Sünni yorumunu  savunan IŞİD terör örgütüne  katılmalarını kolaylaştıran sebep de bu olsa gerektir.
Yani her iki tarafın da İslam'ın Sünni yorumunu benimsiyor olmaları.
Taciklerin ataları olan Soğdlar, ilk defa İran'da ortaya çıkmış, sonraki devirlerde de günümüzde Tacikistan olarak adlandırılan Soğdiana'ya göç etmişlerdi.
Soğdlar, tıpkı bugün olduğu gibi geçmişte de Türklerle iyi ilişkiler içinde olmuşlar ve genelde Türklerin himayesi altında yaşamışlardır.
...
Medyaya yansıyan haberlere göre; REINA saldırganının Tacik asıllı Özbekistan vatandaşı çıkması ve onun yanı sıra 50 Özbekistan vatandaşının daha DAEŞ bağlantısı sebebiyle göz altına alınmaları sebebiyle, ister istemez gözümüz Özbeklere ve Özbekistan üzerine kaymış bulunuyor.
Öncelikle söyleyelim ki; Özbekler ve elbette diğerleri, geniş Türk kültür dairesi içinde olduklarını kabul etmekle birlikte, kendilerinin başka kültürlerle bağlantılarının bulunduğunu da savunurlar.
Mesela Özbekler, kendilerini Tacikler yoluyla Fars kültürüyle de ilişkilendirmektedirler.
Unutmayalım ki; Oğuzların kurmuş olduğu son cihan imparatorluğu olan Osmanlı'yı tökezleten ve fetret devrine sokan Aksak Timur (Timur Lenk) da bir Özbek'tir!
1402 yılında yapılan Ankara Savaşı'nda Osmanlı Ordusu'nu büyük bir yenilgiye uğratmış ve Avrupa'yı fethe yönelmiş Türk Devleti'ni dağılma noktasına getirmiştir Timur!
Başta Sivas olmak üzere; Anadolu'da pek ok şehri yakıp yıkmıştır ki; bu sebeple ve Sivaslı Yavuz Bülent Bakiler'in dediğine göre;  Sivas yöresinde bugün bile "Lenk Demür Tohumu" demek, en büyük hakaretlerden birisidir.
Yani Timur Lenk'in adı, Sivas yöremizde küfür aracı olarak kullanılmaktadır!
Yılmaz Öztuna "Türk Tarihinden Portreler" isimli eserinde, Timur'un asil bir aileden veya han sülalesinden değil, toplumun alt tabakalarından bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini, ancak toplumdan itibar görmek için Cengiz Han'ın soyundan geldiğine ilişkin kendisine bir nesep uydurduğunu söyler.
Bana göre tam bir Türk-İslam Ülkücüsü olan Enver Paşa'yı Rusların önüne atan ve adeta Enver Paşa ve arkadaşlarına tuzak kuranlar da Özbekler olmuşlardır.
Mesela Enver Paşa'nın Türkistan mücadelesi sırasında, onun ruslar'a karşı vermiş olduğu başarılı mücadeleleri kıskanan Buhara'daki Komünist liderlerden Alimcan Akçurin, 1922 yılının Mart ayında Enver Paşa'ya göndermiş olduğu mektupta "Siz Türksünüz ve ülkeniz düşman işgali altında. Askeri gücünüzü orada kullanırsanız, sizin için daha iyi olur." diyerek, adeta Özbekler'in Türkler'den ayrı bir millet olduğunu söylemek istemiştir(1)
Belcivan Bölgesi'nde bulunan Çeken Köyü'nde 30 arkadaşıyla birlikte Ermeni asıllı Ağabekov idaresindeki Çeka (KGB. nin çekirdeğini teşkil eden örgüt) birliklerine karşı yalınkılıç saldıran Enver Paşa, arkadaşlarıyla birlikte şehit olurken Özbekistan'daki Lakay Aşireti'nin reisi İbrahim Bek Lakay, 700 atlısıyla birlikte sadece 50 km. ötededir.
Enver Paşa kendisinden "Ruslar bize saldırdılar. Kaçmak zorunda kaldım. Denov'a geldim. Rica ederim yardım et!? şeklinde yardım isterken, İbrahim Bek Lakay "Gitmek istemiyordum. Göktaş'taki Rengendağ'a gittim. Savaşmayı bırakmıştım artık."(2) şeklinde itiraflarda bulunarak bir manada ihanet olmasa bile, işi ağırdan aldığını belgelemiştir.
Elbette bunları söylerken, Özbeklerin bütünüyle kendilerini Türklerden ayrı tuttuklarını ve Türklere düşmanlık beslediklerini söylemek gibi bir niyetimiz yoktur.
Unutmayalım ki; Enver Paşa'nın şehadeti üzerine "Belcivan" isimli ağıt tarzı ünlü şiiri yazan da bir Özbek şairdir.
Adı Abdülhamid Süleyman Çolpan'dır bu şairin.

Fazla ayrıntıya girmeden geçelim...
Özbekistan'ın adı İslam olmakla birlikte dininin ne olduğu pek de belli olmayan ve geçtiğimiz Eylül ayında hayatını kaybeden lideri İslam Kerimov bakın neler diyor kitabında:
"Halkımız, tarihi kökleri itibarıyla Türk halkları ailesine mensup olmasına rağmen, Pantürkizmi ve 'Büyük Turan' gayesini kabul etmedi. Bizim için turan, bölgedeki Türkçe konuşan halkların, politik değil, belki kültürel birliğinin sembolüdür. Bunun dışında kültürel, tarihi ve antropolojik köklerimiz, bizi Tacik halkıyla da birleştirmektedir. Bu durum bize, kendi kültürümüzü merkezi Asya için belli bir ölçüde üstün Türk ve Fars kültürlerinin sentezi olarak kabul etmek hakkını verecektir."(3)
İslam Kerimov'un da tıpkı REINA saldırganı gibi Tacik asıllı olduğunu söyleyenler var medyada.
Kim belki de öyledir.
Doğum yeri olan Semerkand'ın, ülkenin güneydoğusunda Tacikistan sınırına yakın bölgede olması ve biyolojik babasının belli olmaması(4) sebebiyle yetimhanede büyümüş olması, bu ihtimali güçlendirse de bu konuda en azından biz, şimdilik kesin bir bilgiye sahip değiliz.
Ancak bir gerçek var ki; İslam Kerimov'un soyu da tıpkı Timur Lenk gibi biraz karışık!
İslam Kerimov'un da tıpkı Timur Lenk gibi, Anadolu Türklüğü ile yıldızının bir türlü barışmamış olması, belki de bu yüzdendir.
Hele de Özbekistan muhalefet lideri Muhammed Salih'in Özal'ın daveti üzerine 1993 yılında Türkiye'ye sığınmasından sonra... 



 Ömer Sağlam



1- Dr. Baymirza Hayit, Basmacılar-Türkistan Milli Mücadele Tarihi, TDV. Yayınları, Ankara,1997, s,204 

2-Age.
3- Daha geniş bilgi için bkz. İslam Kerimov, Özbekistan 21. Yüzyılın Eşiğinde, Bilig Yayınları, Ankara-1997, s, 124-136.
4- http://www.amerikaninsesi.com/a/islam-kerimov-kimdir/3492338.html

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN