Mezarlık Zebanileri [Günay Tulun]

Kötüler, şekerleme uykusundan kalkıp mezarları bastı.
İblislerin içi rahat olsun. Artık yalnız cehennemi değil, Türkiye'deki mezarlıkları da zebaniler bekliyor, düzenliyor ve yönetiyor. 
Hatta gömülmek için gerekli vizeyi de bu zebaniler veriyor. 
Kafalarındaki vize şartlarına uygun olmadan, kazayla gömülenler olmuşsa onları da yer altından çıkarttırarak, yer üstüne iade ediyorlar.
Sonrasıysa yine bu zebanilerin kustuğu bir irin: "Buraya Alevi, Ermeni gömülemez, gömmek provokasyondur. Memleketine gömün!" 

Emret Paşam! Başımız üstüne!
Yeter ki sen emret! 
Bugün onları yarın da seni götürüp aynı şekilde gömerler.

Soracaklarımın gerçek cevaplarını bilen biri olarak, bu yasakçıları anlayabilmek amacıyla yönelteceğim birkaç sorum var: 
Allah'ın rahmetine tevdi edilen bu hatun kişi; Müslüman mı Hristiyan mı, Alevi'yse Müslüman sayılmıyor mu, aynı zamanda hem Kürt hem de Ermeni mi, Türklerle Kürtler aynı mezarlığa gömülemez diye bir kural mı var, hangi geçerli hadiste insanlar mezhep ve tarikatlarına göre gömülür yazıyor? 
Belki içlerinden biri çıkar da aklı karışan bizleri aydınlatır.  

Sanki burası, kökeni çeşitli insanların ülkesi değil. Sanki dünya, binlerce değişik kökenden gelen insanların gezegeni değil. Sanki dünyada; Türk, Ermeni, İngiliz, Arap, Alman, Fransız, Hintli, Japon ve diğer milletlerin bir arada gömüldüğü mezarlıklar yok! Sanki dünyada, Alevi'yle Sünni'nin birlikte gömüldüğü mezarlık yok. Sanki dünyada; Budist, Kam, Hristiyan, Musevi, deist ve ateistlerle hep birlikte aynı mezarı paylaşan Müslüman yok!

İyi de kim bu kışkırtıcılar? 
Kim olacak, siyasal iktidarların aptallıklarını fırsat olarak görüp eylemlerini ortaya koyan birilerinin, paralı ya da gönüllü maşaları... 
Türkiye'deki tüm faili meçhullerin arkasında bunları yönlendirenler var.
O y
önlendiriciler, Türkiye'nin zorlandığı ya da iyi işlere imza atmaya başladığı her dönemde ülkemizde cirit atarlar. 

Bir gün Araptırlar bir gün Türk, bir gün Fransız olurlar bir gün Türk, bir gün İngiliz olurlar bir gün Türk, bir gün Alman olurlar bir gün Türk, bir gün Amerikalıdırlar öteki gün Türk... Yeter mi? Yetmez!
Bir gün sağcıdırlar diğer gün solcu, bir gün Kürtçüdürler diğer gün Türkçü, bir gün Ermenilerden yanadırlar diğer gün Türklerin... Bir gün Rum ya da Yunan olarak karşımıza çıkarlar bir gün Türk!.. Bugün Osmanlıcıdırlar yarın Cumhuriyetçi... 
TBMM, ibadethane, eğitim kurumları ve STK'lerin içine dek girmişlerdir. Ülkemizi idare edecek kadar içimizdedirler. 

Behice Boran'ı, Hrant Dink'i, Necip Hablemitoğlu'nu, Taner Kışlalı'yı, Uğur Mumcu'yu ve diğerlerini kimlerin öldürdüğünü sanıyorsunuz? 
Tamam tetiği çekenler genelde bizden biri ama ya onları yönetenler?
Ülkesini sevenlere sesleniyorum: Lütfen her şeye "Komplo teorisi" olarak bakmayın. O tanıyı bile dilimize sokarak maşaları aracılığıyla beynimizi yıkayanlar da yine bunlar. 

Az önce faili meçhullerden söz etmiştim. O isimleri buraya yazabilmek için, biraz araya ihtiyacım var. Düşünüp, isimleri hatırladıktan sonra, yine bu yazı içinde geri geleceğim. Kısa bir izin...
* * * * *
Tekrar Merhaba! 
Evet, isimleri düşünüp bir yana yazmak, sonra da sıralama yapmak için istediğim ara bitti. İnternetten sağlanan bilgilere pek güvenmem ama keşke "Vikipedi ya da Wikipedia" denen o sistem açık olsaydı da listemdeki isimlerle karşılaştırma yapabilseydim.  

İş, makam ve rütbeler; üç konu dışında, listemde yer almadı. Onlarda da yalnız iş yerlerini yazdım. Öldüren gruplar belli olduğu hâlde cinayetleri işleyen kişilerin ismen bilinmediği olayları da ayıklamadım. Öldürülen petrol mühendislerimizi, nükleer fizikçilerimizi, kimyacılarımızı ve onların içinde bulunduğu uçaklarda katledilenleri de yazmadım. Gerek sağ gerekse sol gruplar tarafından öldürülen çok sayıda gencimizle örgütler içi infazlar da listede yok. Aselsan'ın altı mühendisinin de adını yazamadım. Hatırlayabildiğim diğer dördünü, adlarının yanına koyduğum "Aselsan" notuyla andım. "Mutlaka eksik çok!". Sonucu "Hatırlayabildiklerim" notuyla ve yakınlarından özür dileyerek yazıyorum: 
Adnan Ersöz, Ahmet Cem Ersever, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Bahtiyar Aydın, Behçet Cantürk, Çetin Emeç, Daniş Tunalıgil, Erdem Uğur "Aselsan", Evrim Yançeken "Aselsan", Gün Sazak, Halim Ünal "Aselsan", Hasan Fehmi, Hulusi Sayın, Hüseyin Başbilen "Aselsan", Hüseyin Hilmi, İlhan Egemen Darendelioğlu, İzzet Kezer, "Kara Kuvvetleri Komutanlığı"ndan adı kamuya yansıtılmamış bir uzman, Kutlu Adalı, Muammer Aksoy, Murat Gök, Musa Anter, Nihat Erim, Olof Palme "Ölümünün PKK bağlantılı olduğu şüphesiyle bu listede yer aldı.", Rıdvan Özden, Sabahattin Ali, Savaş Buldan, Sıddık Bilgin, Temel Cingöz, Turan Dursun, Turan Emeksiz, "Tübitak"tan adı kamuya yansıtılmayan bir uzman ve Vedat Aydın...

Eksik olduğunu itiraf ettiğim bu liste bile inanılmaz derecede kabarık!
 
Her olayı saptırıp güzel yönlerini kendi milletine, çirkin ve kötü yönleriniyse Türklere mal edenlere karşı peşin peşin şunu da konuşalım:
Gerçek Türkler asla ve asla böyle bir şey yapmaz. Gerçek Türkler esire de ölülere de saygılıdır. Hatta savaşın en kızgın anında bile...
Tarih, Türklerin yazdığı bu güzelliklerle doludur.

Mezarlık olayı; meczupların işi deyip geçiştirilemeyecek organize bir suç. Bu suçun hem kendilerini hem de ne yaptıklarını gayet iyi bilenler tarafından bilinçli olarak işlendiği de apaçık. Konuyu derinliğine araştırırsak çok ilginç sonuçlara varabiliriz. Örneğin, Hrant Dink’in cenazesinin hemen ardından yazdığım ikinci yazının, Hrant Dink Olayı: Gerçek Katiller Köşede Sırıtıyorun İmkânsız Bir Dilek bölümündeki örgütlere… O yazıdan bu yana hemen hemen 11 yıl geçmiş…

Araştırmaz, yine her zaman yaptığımız gibi vurdumduymaz davranırsak, “Türkler uyanmaz. Uyansalar bile iki günde unuturlar.” diye dalga geçenlere, birkaç fıkralık malzeme daha vermiş oluruz. Olansa ülkemize ve dolayısıyla bize olur.

Şimdi, taşeronlarla tetikçiler “Sen de kimsin?” diyecekler.
Bilsinler ki öz be öz Türk’üm. Köküm Orta Asya’dan, Oğuzlardan…
Yani Gerçek Türk’üm!
Gerçek Türk olduğum için de soyumun emrettiği gibi doğruları yazıyorum.
Şimdi sıra bende ve soruyorum:
Peki ama siz kimsiniz?




  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN