Akıllı Yunan'ın Akılcı Türkiye Politikası [Günay Tulun]

 Yakalanıp da bir türlü atlatamadığımız salgınlardan biri de hoşumuza gitmeyen işleri yapanlara tek tip teşhis koymak: Meczup!

İktidar, basın ve onlardan etkilenen geniş tabanlı "okumaz, yazmaz, sorgulamaz" kesim de düşüncesine ters gelen herkesi böyle damgalıyor. Bizler de bu denli güçlü propaganda karşısında "Öyledir herhâlde!" deyip, düzmece gündemlere doğru tepetaklak oluyoruz.

- Malumunuzdur geçen gün, Osmangazi Üniversitesi'nde dört öğretim üyesi öldürüldü. Bu elim olayın sanığına tıp dünyası incelemeden YYKY'lerce süratle teşhis kondu. Meczup!
- Kılıçdaroğlu'na suikast düzenleyenler de meczuptu (!).
- Hasan Mezarcı'yı da meczup diye diye sonunda gerçekten de meczup ettiler.
- Almanya'ya kaçan montajcı (!) Şevki Yılmaz'da önceleri meczuptu (!).
- Başlangıçta Danıştay baskınının suçlusunu da meczup (!) ilan etmişlerdi.
- Olayın ilk dakikalarında Hrant Dink suikastının suçlusu da meczuptu (!).
- Fesli şataraban-şaklaban Kadir Mısıroğlu da Recep Bey'in has tarihçisiyken bir    anda "cemaziyelevvelden beri cibilliyeti bozuk meczubun daniskası" oluverdi.
- Bir süredir de uluslararası bir meczubumuz var: Bay Panos...

BAY PANOS
Bay Panos, Yunanistan'ın savunma bakanı... Genelde soyadıyla Kammenos olarak hitap ediliyor. Hımbıl ve ebleh bir görünümü var ama bu görünüm kesinlikle aldatıcı. Zehir gibi işleyen bir beyni var. Provokasyon konusunun "1 numaralarından" biri... Sağ görüşlü, liberal ve muhafazakâr bir Yunan milliyetçisi... Zaten, lideri olduğu koalisyon ortağı partisinin adı da "Bağımsız Yunanlar"... Savunma bakanlığını yalnızca 27 günlük bir ara dışında 27 Ocak 2015 tarihinden bu yana sürdürüyor. Türklere karşı kötü polis rolünde ama bu rolü, inanarak, içtenlikle oynuyor. Daha da açarsam, tam bir Türk düşmanı... Uykuda olduğu zamanlar dışındaki tüm vaktini "Ne yapsam da Türkleri korkutsam? Ne yapsam da ABD ve Avrupa'yı arkama alarak Türklere savaş açsam? Ne yapsam da Türkleri perişan ederek İstanbul'u da Anadolu'yu da alsam? Ne yapsam da adımı Yunan tarihine altın harflerle yazdırsam?" türü akıl oyunlarıyla geçiriyor.

Bizde "Su uyur düşman uyumaz." diye bir söz vardır. Gerçekten de öyle. Su uyur ama ne Yunan ne Arap ne de Ermeni, konu Türkiye olduğunda uyumaz, fırsat kollar. Bunlar Türklerden, Türkiye’den daima iyilik görmüş milletler. Eğer bugün dinleriyle dilleri aynı kalmışsa millet olarak asimile edilmemişlerse bu, Türklerin uygulamalarındandır. Özellikle bu üç millet, bunları bilir ama yine de sönmeyen bir kinle Türklere saldırıp dururlar.
Bay Panos da bu kindar tohumun mahsulü...

Başbakan Çipras'sa ara sıra haddini aşar gibi görünse de iyi polis rolünü gayet iyi oynuyor. Geçen gün Panos'a ayar çektiğini bilmeme rağmen, neden "iyi polis" dediğimi açıklayayım. Ülkesinin selametinin gerçekten de barıştan geçtiğine inansa koalisyonu bozma pahasına Kammenos'u görevden alır. Yukarıda yazdığım tarihlere bakacak olursanız uygulamasının şüphe uyandırıcı olduğunu da görürsünüz. İnsan, şikâyetçi olduğu birini ikinci defa göreve atar mı? Hadi atar diyelim, peki bu görev savunma bakanlığı gibi önemli bir makam olabilir mi? Çipras delirmedi ya da geçici bir süre akıl tutulmasına kapılmadıysa olmaz. Bunun iki istisnası, Başbakan Çipras'ın iktidarın nimetleriyle sarhoş olup koltuk sevdasına kapılmış olması ya da Kammenos'un yaptıklarını onaylıyor olmasıdır. İktidardan düşmek istemiyor diyeceğim ama geçmişte buna aldırmayacağını ispat etmişti. Ayrıca bu kez, "Şu an ana muhalefeti temsil eden Kammenos'un eski yuvası "Yeni Demokrasi Partisi" tersi gibi görünse de koalisyon için aportta bekliyor. Yani koalisyonun bozulması Çipras'ı koltuktan etmiyor.
Yeni Demokrasililer Kammenos için kulislerde; "Cinnet hâlinde, deli, manyak, bakanlık yapabilecek yeterli akla sahip değil!" türünden konuşmalar yapıp duruyor. Hem de öyle karından değil, sesli sesli...

KAMMENOS'UN HERZELERİ 
Peki ama deli olduğu söylenen bu adam neler yapıyor?

- Türkiye'ye ait adalara Yunan savaş gemileriyle girmeye çalışıyor. Girebilirse çelenk bırakıyor ve bu adaların Yunan malı olduğu yolunda bir demeç patlatıyor. - Giremediğindeyse bu kez; içinde bulunduğu savaş gemisinden denize çelenk atıp, yanındaki medya mensuplarına Türklerin ne barbar ne alçak ne namussuz ne provakatör ne işgalci olduğunu haber yaptırıyor.
- Bir gün, askerî bir helikopterle Kardak'a gelip havadan çelenk atıyor.
- Bir başka gün Yunan uçaksavarları durup dururken havaya ateş açıyorlar. Havadaki "azot, oksijen, hidrojen ya da ksenon" gazlarını vuruyorlar zahir. Bunun başka açıklaması yok. Üstelik, sırf herkes tarafından görülsün diye bu iş için izli mermi kullanıyorlar. Olayın nedeni; olmayan bir Türk helikopterinin, olmadığı için doğal olarak Yunan hava sahasına girmemesi, Yunan kuvvetlerinin de olmayan bu helikopteri düşürmeye çalışmasıdır. Olmayan helikopterimiz hızla kaçmayarak Türkiye'ye geri dönmüyor. Yunan Genel Kurmayı olayı "hık mık ama yok öyle bir ihlal"le açıklamaya çalışıyor. Emri verense hemen bulunuyor. Savunma Bakanı Panos Kammenos, namı diğer Los Palavros Zibidos! Hükûmet kaynaklarına yakınlığı ile bilinen Yunan gazeteleri bile "Söz konusu Türk helikopteri Yunan hava sahasına girmediğine ve Yunan sivil havacılık raporlarında böyle bir uçuşun kaydı olmadığına göre, Ro Adası'ndaki askerlerin havaya neden ateş ettiği"ni sorup emri veren adres olarak Kammenos'u gösteriyor.
- Adam Türk Yunan sınırıyla adalara asker yığıyor ve "Hadi bakalım, sıkıysa şimdi gelin; sınırlara 7000 asker yolladım." diyor.
- "Cesaretiniz varsa gelin de adaları alın bakalım." provokasyonunu yapıyor.
- "Osmanlı hayalini kuranlar, 1821'de Yunanistan'da nasıl bozguna uğradıklarını hatırlasın." türünden "yine aynı akıbete uğrarsın" edebiyatı yapıyor.
- "Türkiye'yi provoke edip, Türkiye'ye saldırıp, Türk adalarını işgal edip" mizansen üstüne mizansen kurguladıktan sonra "Bizi provoke ediyorlar, bize saldırıyorlar, adalarımızı işgal etmeye çalışıyorlar" diye Türkiye'yi AB dâhil her merciye şikâyet ediyor.

Türklere karşı sabıkası öylesine çok öylesine çok ki...
Adam meczup, deli falan değil. Hedefine kilitlenerek planlı, programlı bir sistem içinde Türk topraklarını hayallerindeki Yunanistan'a katma peşindeki Yunan milliyetçilerinden biri, yani "Akıllı Yunan'ın akılcı Türkiye politikası"nın sürdürücülerinden yalnızca biri... Öyle biri ki; fartası furtası olmayan, paldır küldür konuşan, "Ormanın yansın!" türünden sözlerle tarif edilecek biri...

Bu savaş çığırtkanının Yunan milliyetçileri arasında yükselen yıldızı Yunanistan'ın önceki dışişleri bakanlarından Theodoros Pangalos'a muhteşem bir ilham veriyor ve Pangalos'da yumurtlayıp diyor ki; "En iyi Türk, ölü Türk'tür." Bu sözlerin ardından daha yumuşak bir üslup kullanan Başbakan Çipras da Türkiye'ye ayar çekiyor.

Bizden biri böyle bir şey söylese Yunanlılar dünyayı birbirine katar. Türkleri ve Türkiye'yi koruyup yönetmekle yükümlü yöneticilerimizse en yüksek perdeden "meczup, politik komedyen, bunamış" demekle yetiniyor yani açıkçası "Tısss!" sesi çıkarıyorlar. Prensip sahibi olmazsan, zamanında tavır koymayıp göz yumarsan, Meclis'ten hatta kendi partinin üyelerinden bile gizli anlaşmalar yaparsan, Türk halkından gizli hesaplar içinde olursan işte böyle dil altı olur, hatta lastik top gibi bir o yana bir bu yana fırlatılıp durursun.   

Yunanlı eski, yeni bakanlara da bizi yönetenlere de oley!..

KAMMENOS ve ONUN GİBİLERİN KENDİLERİNE BU DENLİ GÜVENME NEDENİ 
Yunanlıların iddiası şunlar:
- Türkler şu anda dünyadaki her ülkeyle çatışma hâlinde, yani siyaseten zayıf.
- Türkler, kendi yöneticileri tarafından hiçbir yabancı istihbarat kuruluşunun yapamayacağı bir şekilde ayrıştırılıp bölündü. En küçük kıvılcımda içeride de büyük hareketler olabilir.
- Türk ordusu, yönetim bazında A Kal Pe tarafından zayıflatıldı. Deneyimli personel, özellikle deniz ve hava savaşlarını yönetebilecek kadro silip süpürüldü. Yunanistan'la savaşı kaldıramazlar. Kara, hava ve denizde yaşananları bu yüzden görmezden geliyorlar.
- Türkler, ülke ve dünya meselelerini liderlerinin iki dudağı arasına bıraktıklarından akılcı siyasal analizler yapamıyorlar.
- Hükûmetimiz tarafından hâlâ açıklanmamış nedenlerle Türklere ait 18 adayla 1 kayalık bize (tabii ki Yunanistan'dan söz ediyorlar) geçti ki, Türkler buna "peşkeş çekmek" diyorlar. Bu konuda, Türkiye'de gittikçe yükselen bir sesle sorulan sorulara yetkililer cevap vermiyor. Olay "savaş nedeni"dir deniyor ama Türk Hükûmeti ne tür bir anlaşmaya imza attıysa ya bu yüzden ses çıkaramıyor ya da savaşacak cesaretten uzaklar. Çünkü Yunan ordusu, Afrin'deki gibi birkaç paralı askerden müteşekkil değil, Hepsi deneyimli ve ülkesine bağlı askerlerden kurulu...
- Yunanistan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Alexandros Gennimatas yazılı olarak "Türkiye uluslararası hukuku ihlal ediyor." diyor.
- Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı George Katrougalos konuşuyor: "Türkiye Ege'de Yunanistan'la sıcak çatışmaya giremez. Ankara'nın sözlü bağırışları zayıflığının göstergesidir. Türkiye diplomatik bir izolasyon yaşıyor. Bu da Yunanistan diplomasisinin zaferidir.".
- Herkes konuşur da iyi polis Başbakan Çipras'ın suskun kalmasını siyaset kaldırır mı? Kaldırmaz tabii... O da sazı eline alıp "Türkiye sonuçsuz taktiklerine son vermeli. Ankara provokasyonlarını artırıyor. Her cephede gerilimi artırmaya çalışıyor." demez mi!
- Bu yazdıklarımı ben değil; Yunanlılar konuşup yazıyor, karikatürlerde çiziyorlar. Bana ve bizlere de bunlara bakıp üzülmek kalıyor.

Durum bu şekilde sürüp giderken Ege'de bir Yunan Mirage 2000 denize çakılıyor. Hükûmet, politikacılar, basın, hatta halk dâhil herkesten aynı feryat: "Türkler uçağımızı düşürdü.". Derken ifade biraz hafifliyor. "Türkler it dalaşı yaparak bir uçağımızı düşürdü.". Sonrasında biraz daha hafifleme var. "Türklerle it dalaşı yapan uçağımız üsse dönerken denize düştü.". Türkiye açıklıyor. O gün o bölgede hiçbir uçağımız uçmadı. Yunanistan'ın müştereken haykırdığı son sözlerse şu: "Pilot denizle gözkyüzünü karıştırmış olabilir. Olay pilotaj hatası...". Bu örnek bile Yunanlıların nasıl bir ruh durumu içinde olduklarını pek güzel açıklıyor. 

"A Kal Pe"" HÜKÛMETİ'NE BİRKAÇ KÜÇÜK AMA GEREKLİ SORU 
Şimdi benim de birkaç basit sorum var. 
Basit ama gerekli...
  1. Yunanistan'a peşkeş çekilen ve Yunan kamuoyunun bile şaştığı 18 adamızla 1 kayalığımızın Yunanistan'a peşkeş çekilmesinin ardında ne var? Sebebi ne? Öyle ki bu adalardan bir kısmı birkaç adadan oluşmuş adalar grubu ve içlerinde tam beş "İstanbul Büyükadası" yüzölçümünde olanları da var. 
  2. Bu adalar TBMM'nin hangi oturumunda hangi kararla peşkeş çekildi? 
  3. Geri alacak merci neresi, bu iş sade vatandaşların görevi mi? 
  4. Yasa, anlaşma vs dinlemeyip Ege'deki 12 adayı silahlandıran Avrupa'nın şımarık veledi Yunan, Türkiye'ye ait adaları da silahlandırıp ileri karakollarla donatıyor. Bense ancak soru sorabiliyorum: Neler oluyor A Kal Pe?  
  5. A Kal Pe Başkanı Recep Bey, birkaç yıl sonra o da yalnızca birkaç saniyeliğine olmak üzere bu konudaki sessizliğini bozdu. Kılıçdaroğlu'na hitaben "Adaların faturasını AK Parti'ye kesmeye kalkar. Adaları siz verdiniz, siz! Sizin partinizin başında olanlar verdi ve şimdi tarihî dosyaları hazırlatıyorum." dedi. Onun ardından da her zaman olduğu gibi başta Binali Yıldırım olmak üzere tüm A Kal Pe'liler de aynı sazı çaldılar. Sorum şu: 2018'in Ocak ayında yapılan o suçlayıcı konuşmadan bu yana aylar geçti. Bugün 14 Nisan, yani Nisan'ın ortası ve Recep Bey'in söylediği o tarihî belgeler hâlâ ortada yok.  Oysa devletin her şeyi A Kal Pe'nin elinde... Recep Bey ve onun söylediklerini tasdik edenler; bildikleri, gördükleri, hatta iddia ettikleri, dolayısıyla yalan söylemediklerini ispatlayacak yani onurlarını bağladıkları bir belgeyi bunca zamandır ortaya koyamaz mı? Lütfen biri çıkıp anlatsın da milletçe anlayalım. Yoksa "hazırlatıyorum" derken, gerçekten de yeni bir belge mi hazırlatıyorlar. 
  6. Peşkeş olayı hakkında suç duyurusunda bulunan avukat Tacettin Çolak'da soruyor: "Ege'deki 18 adamızın işgaline 13 yıldır seyirci kalanlar, şimdi de sahil güvenlik subaylarına 'Adalara yaklaşmayın' emri vererek suç işlemeye devam ediyorlar. Yasaların yüklediği devriye görevini yapan Sahil Güvenlik Komutanlığı subaylarına 'Adalara yaklaşmayın' talimatını veren ama bu emri yazıya dökmekten korkan" diye de sürdürüyor konuşmasını... Belli ki, emrin belgelenmesinden korkan birilerinden söz ediyor. Verdikleri emrin suç olduğunu bildikleri için belgelenmesinden korkan o adam ya da adamlar kim? 

Neler oluyor A Kal Pe? 
Neler oluyor Türkiye'm? 



Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN